Anahtar Parti (A Parti) Çorum İl Başkanı Nurullah Müstet, Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın’ın pazar denetimlerinin yerinde ve olması gereken bir davranış olduğunu, ancak bunun kamera önünde şova dönüştürülmesinin, esnafın incitilmesinin yanlış olduğunu belirtti.
Müstet, “Halk, liderinden “şovmenlik” değil, devlet adamlığı bekler” dedi.
Nurullah Müstet, “Tüm bu “halk adına hesap sorma” eylemleri, neden bu kadar gösterişli bir biçimde, kamera önünde icra ediliyor?” diye sordu.
A Parti İl Başkanı Müstet’in konuyla ilgili değerlendirmesi şu şekilde:
“HALK ADINA HESAP SORMAK GÜZEL DE,
NEDEN KAMERA ÖNÜNDE YAPILIYOR?”
Çorum pazar yerlerinden yansıyan görüntüler, bir süredir kamuoyunun dikkatini çekiyor. Belediye Başkanı, bizzat sahaya inerek vatandaşın mağduriyetini gidermeye çalışıyor, kural ihlali yapan pazarcı esnafının tezgahını kapatıyor, ceza kesiyor. Bir vatandaş olarak, bu samimi çabaya, yani mağduriyetin giderilmesi yönüne şüphesiz teşekkür borçluyuz. Halkın hakkını koruma gayreti, yerel yönetimin asli görevidir.
Ancak, madalyonun diğer yüzünde, vicdanımızı rahatsız eden, usule ve etik değerlere dair derin bir soru işareti beliriyor: Tüm bu “halk adına hesap sorma” eylemleri, neden bu kadar gösterişli bir biçimde, kamera önünde icra ediliyor?
Hırsızlık gibi adli bir suçtan yargılanacak kişinin dahi yüzünün “masumiyet karinesi” ve “özel hayatın gizliliği” ilkesi gereği gizlendiği bir hukuk devletinde, bir pazarcı esnafının—bilerek ya da bilmeyerek yaptığı bir hatadan ötürü—adeta bir suçlu gibi kamuoyunun önüne atılması, etik midir? Bu görüntüler, hizmet mi ediyor, yoksa bir tür “kamusal infaz”a mı dönüşüyor?
CEZAYI KEMARA ÖNÜNDE KESEN BİR ZİHNİYET…
Buradaki kritik nokta, amacın aracı meşrû kılıp kılmadığıdır. Eğer amaç, gerçekten halkın mağduriyetini gidermek ve kurallara uymayanı cezalandırmaksa, bunun çok daha onurlu ve kurumsal bir yolu vardır. Pazarcıların da bir “esnaf başkanı” yok mudur? Başkan, esnaf odası veya kooperatif başkanıyla bir araya gelir, kuralları netleştirir ve bundan sonraki denetim yetkisini, tarafsız ve usul bilen zabıta ekiplerine devreder. Caydırıcılık sağlanacaksa, ceza tebligatı yapılır, tezgah mühürlenir. Usulüne uygun yapılan bir ceza, kamerayla yapılan “ibretlik gösteri”den çok daha kalıcı ve saygın bir caydırıcılık yaratır.
HERKESİN BİR ONURU VE GURURU VAR
Zira bu esnaf kardeşlerimizin de bir onuru, bir gururu var. Onlar da bu şehrin ekmek teknesini döndüren, alın teriyle geçinen insanlar. Yaptıkları hata ne olursa olsun, bir belediye başkanı tarafından mikrofon ve kamera önünde azarlanıp cezalandırılmaları, sadece o anı etkilemekle kalmaz. Bu görüntüler, dijital bir damga gibi, o esnafın ve ailesinin peşine takılır. Yarın o esnafın çocuğu okulda, “Babanızın tezgahını kapattılar,” diye dalga geçilme riskiyle yüzleşmeyecek midir? Yetişkinler arasındaki zorbalığa fırsat veren bu kamera şovları, çocukların dünyasına da sızarak yeni “akran zorbalığı” tohumları ekmez mi?
REKLAMA DÖNÜŞTÜRMEK SAKINCA YARATIR
Kısacası, mesele, pazarcının yanlışının desteklenmesi değildir; bilakis, o yanlışın en doğru, en onurlu ve en saygın yoldan düzeltilmesidir. Çözüm, pazarcı esnafının davranışını reklama dönüştürmek yerine, kendi yönetim usulünü reklama dönüştüren bir anlayıştan geçmektedir.
DEVLET MAKAMI ŞOV YAPMAZ
Belediye başkanının iyi niyeti ve mağduriyeti giderme çabası takdire şayandır. Ancak kameraların odağında yapılan bu denetimler, hizmetin önüne geçen bir popülizm gölgesi düşürmektedir. Unutulmamalıdır ki, bir devlet makamının gücü, kamera önündeki şovla değil, usulüne uygun ve sessizce işleyen adil mekanizmalarla ölçülür. Halk, liderinden “şovmenlik” değil, devlet adamlığı bekler. Ve gerçek devlet adamlığı, bir başkasının onurunu kameranın flaşıyla değil, hukukun ve usulün saygınlığıyla korumaktır.”