’ Marifet: Milleti çözerek ‘’ halk yığınları’’ meydana getirmekte değil…! Halkı yoğurarak güçlü bir millet olmadadır’’ S.A.Arvasi)

  Süper güçler, siyasi ağırlığı olan örgütler, kendilerinin yapamadığı işleri yaptıracak, finansman sağlayan birilerinin desteği sayesinde ayakta duran, iş olduğu zaman havale edilen, icraat yaptırılan taşeron kitle örgütleri. Tüm yaşam lojistik desteğini ağ babaları karşılar yani bir noktada paramiliter gruplar.

 Her dönemde bu tip örgütler istihbaratçılar tarafından kurdurulur idare ve sevk edilir, yeri ve zamanı geldiğinde verilen bir emirle canlı bomba dahi olurlar, kaos, kriz, iç karışıklık gibi eylemler yaparlar. Ülkelerin iç dinamitlerinde de bunlar kullanılmaktadır, bilhassa muhalefet partileri iktidara karşı tehdit olarak gözdağı verir.

Güncel olarak hali hazırda mevcut olanı izah edelim. Terörün bitmesi sürecinde zorluk çıkartanlar bu paramiliter güçleri mitinglerinde, sokak eylemlerinde sahaya sürmekteler, ancak iktidarın kararlı duruşu bu tehdidi ortadan kaldırdı, cüzzi bir kesim alanlarda boy gösteriyor oda saman alevi gibi sönük kalıyor. 1992 yılı genel seçimleri ile birlikte bölücü örgütü meclise taşıdılar ve onların uzantısı olan gençliği her alanda kullandılar. Daha önceleri RP den rahatsız olan bu cenah onu bölmek ve parçalara ayırarak iktidardan uzaklaştırma faaliyetleri yürüttüler, ancak yaptıkları hamlelerin toplum nezdinde ters tepmesi neticesinde emellerine ulaşamadılar. Cumhur ittifakının üyesi MHP ye karşı komplo teorileri yarattılar, olmadı bölmeye teşebbüs ettiler, bunun en bariz örneği İP’e CHP’ nin 15 vekil vermesi işin tescillidir.

Bu bir gelenek haline gelmiş sandıkta yenemediğini ayak oyunları ile devirmek, onun için de her yol mübah, bunun ilk kıvılcımı güneş motelde gerçekleşmiştir 5 Ocak 1978 iktidar partisinden 12 vekili devşirilmiştir, aynı Bizans oyunları devam etmektedir. Emperyalizmin faaliyet alanlarında hasıl olan budakları, engelleri yok etmek gayesi ile içerideki muhalefete yardımcı olarak ülkenin devletiyle, milleti ile bir ve beraber olması engellenmek istenmiştir. Afganistan, Irak, Suriye’de DEAŞ denilen örgüt yaratılarak önce terör sonra ‘’ben geldim sizi koruyacağım’’ palavraları ile o bölgenin zengin yeraltı kaynaklarına çökmektedirler.

Ne savaşarak, nede insan kaybına uğramadan bu işleri tereyagdan kıl çeker gibi zarara uğramadan emellerine bugüne kadar ulaştılar. İç cephenin güçlenmesi, bu faaliyetleri gösteren açık ve gizli örgütleri rahatsız etmektedir, ülkenin güçlenmesinden bölgesinde söz sahibi olması elbette ki onların canlarını sıkacak, neden mi?

Çünkü faaliyet sahaları dar alanda kaldı. Meydanlarda düzenlenen mitinglerde savrulan tehditlerin eyleme dönüşmesi taşeron örgütlerin işidir, ancak son zamanlarda bu tip kalkışmalar artık geride kaldı, dolayısı ile uygulanan politikadan memnun değiller. Arka bahçe kurudu, bundan sonra yeşermez, savrulan tehditler palavradan ibaret, boş mangalda kül savuruyorlar.  Her yapılan tepkide en ön safta yer tutanlar, çığırtkanlık yapıp iş eylem esnasına gelince tabanları yağlayıp sıvışanlar, kendilerini asla en ön saflarda göstermezler, kıvılcımı çakarlar alevler yükselince tüyerler. Bu eylemleri körükleyenlerin siz hiç çocuklarını ön saflarda  gördünüz mü?

Şehzadebaşında, Çağlayan adliyesi önünde varmıydılar.

Bir anne ‘’ bizim gençlerimiz yargılanıyor, sizin çocuklarınız neden yok’’ tepkisini verdi. Yıllardır üniversiteleri eğitimden azat eden muhalefet orta doğu, boğaz içi üniversitelerini arka bahçe olarak görmekte, her hangi bir iletişim aracı ile derhal sinyal gönderiliyor öğrenci defteri, kitabı bırakıp alanlara koşuyor, sopalarla, olmadı kaldırım taşlarını sökerek güya tepki gösteriyorlar. Olumsuz olan milletin yaşayış tarzına zıt tüm icraatlara muhalefet edilsin ancak bu tepkiyi kırarak, dökerek, yakarak yapmasınlar. Malum yetkili mercilerden izin alınmadan yapılan toplantı, yürüyüş, miting korsan oluyor ve cezası büyük. Toplu sözleşmenin sonuçsuz kalması nedeniyle militanist bir tavırla tepkileri eylemle iletmek. Yıllar önce Toplu sözleşmenin kitlenmesi hasabiyle sabahın erken saatinde tüm işyeri girişleri tutulur, işe gelenler kapı önünde temsilcilerin baskısı ile diğer birime doğru hareket ettirildi, elbette içimizdeki işverenin adamları tespit yapıyorlardı, bazılarımız içeriye girmeyi başardık, içeride bulunanları görünce hayretlere düştük çünkü her eylemde başı çekenler katılmamıştı.

Sonraları aşağı yukarı 305 kişinin işine son verildi, aileleri perişan, çocukların hayalleri bitti. Sendika temsilcisi ile yaptığımız bir sohbette ‘’ Neden o bölgenin mülki amirinden izin almadınız? Bu kadar insan işinden olmazdı? O vakit izin vermezlerdi bizde amacımıza ulaşamazdık, peki şimdi bu atılanlara siz bakacakmısınız?

 Maalesef meydanda bıraktılar.’’ Sendika ağaları masum işçileri emellerine ulaşmak için paramiliter yani arka bahçe olarak görüyor her eylemde en ön safta yer alıyorlar sonra, sonra birer bire ekmeklerinden ediliyorlar.

 Bugün muhalefet düne kadar kullandığı terör örgütlerini artık kullanamıyor bu sebeptendir ki yaptıkları çağrılar karşılık bulmuyor aksine ‘’ Biz eleştiririz bu kararı ama bizim kendi, başka meselemiz var, bu meseleyide aşan. Biz toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyoruz’’ ip koptu.

 Toplumun huzurunu bozacak, kriz, kaos, anarşi ve kendi emelleri için demokrasi harici araçları artık kullanmasınlar, milletin gönlünü kazansınlar, yakarak, yıkarak değil sevgi ve saygı ile iktidar olsunlar.

‘’ İnsanlar sevilmek için yaratıldılar. Eşyalar ise kullanmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır’’ (C.Meriç)

                                 ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                    Namık GEDİK