’Elmasla kömür aynı karbon sayısına sahip. Ancak molekül yapıları sebebiyle biri elmas, diğeri kömürdür. Kömüre bu yüzden kara elmas denir. İnsanı düşünelim herkes topraktan yaratıldı. Ancak ahlak, merhamet, vicdan gibi kimyasal bağlar onun asıl cismini belirler’’ (A.Sancar)
Sermaye önemli olduğu kadar, o sermayeyi işleyecek, üretecek güce, emeğe de ihtiyaç var. İnsanlığın teknolojiyi geliştirmesi ile tüketim, yani arz talep artmış ve işçi ve iş veren belirli kurallar koyarak karşılıklı sözleşmeler yaparak hasıl olan ihtiyaçları giderme gayretine girmişlerdir.
Çalışma hayatı devam ettiği müddetçe paralel olarak arz, talep artacaktır. İşçi ve işverenin karşılıklı sorunları tartışması ve makul ölçüler içerisinde çözümü karşılıklı diyalog yoluyla uzlaşma ile sonuçlanması her iki tarafın menfaatinedir.
Gelişen konjonktürde maalesef bir takım sorunlar ya çözülüyor, ya da üstü kapatılıyor, bu çalışan aleyhine gelişiyor. Güncel olarak işveren ve işçi temsilcileri tam manası ile çözüm odaklı sözleşmeler yapmamaktadır, ya da ilmi siyaset yaparak vaziyeti idare etmektedirler. Yıllar önce iş hayatında dernek temsilcisi olarak sözleşme zamanı bir dosya hazırlayarak sendikaya teslim ettik, içeriğinde çalışma bakanlığının belirlediği risk gruplarından Gürültü, radyasyon, kimyasal ile ilgili hak edişlerin verilmesi için öneride bulunduk.
Radyasyon; malum gözle görülmeyen arızaların, gövdeler üzerinde meydana gelen çatlak kontrolleri bu şekilde tespit edilmektedir, radyasyonun verileceği gün iş yerlerinde işlemi yapanlar hariç hiç bir kimse bulunmaz, bu işlemi yapan kimseler daha önceki yasa gereği 60 gün izin kullanır yarısı kışın karlı ortamda, diğer yarısı ise yaz aylarında verilirdi, ancak çalışanların yakasına takılan bir ölçüm aleti ile maalesef kış sezonunda verilen izinler kaldırıldı.
Gürültü; malum genelde darbeli gürültü çıkartan aletlerden hasıl olan sesler, elbette kulakta tahribata yol açmaktadır, iş yerlerinde tespiti ancak çalışanın az olduğu, yani cumartesi öğleden sonra aletler getirilerek desibel ölçümü yatırtılıyor velhasıl düşük çıkıyor.
Kimyasal; her ne kadar depolanması yani saklanması muntazam kurallara uygun olsa da işlem yapılırken hasıl olacak risk (0) değil dolayısı ile maruz kalan kimselerin akciğer kanseri olma riski vardır. Bu tehlikeli risk grupları için gerek işveren, gerekse bakanlık tazminat ödememek için geçici önlemler alarak vaziyeti kurtarmaktadır.
İşverenler ve işçi temsilcisi sendikalar bunları gayet iyi bilmektedirler, ancak hiç bir girişimde bulunmadıkları gibi sözleşme zamanı gündeme dahi getirmemektedirler. İş ve işçi hayatının başka ülkelerin yasalarına göre değil, bizim kendi hayat standartlarımıza göre dizayn edilmesi yaşanan bazı sorunları çözecektir.
Uluslararası kurallara tabiki dikkat edilmeli ancak ülkemizin şartları göz önünde bulundurularak o doğrultuda uygulamalar yapılmalıdır. Geçmişte atalarımız önce insan düsturunu kendilerine şiar edinmişler ve başarılı olmuşlardır. Bugün ise çalışanı köle, işvereni derebeyi olarak algılanmaktadır. Çalışma hayatı tarihinde ilk toplu sözleşme 1776 da Kütahya çini ve kahve fincanı üretimi yapan imalathanede yapılmıştır, başka bir örneği yoktur.
Peki o zamandan bu zamana işçi ve işveren cephesinde neler değişti?
Kazanımlar ve kayıplar nelerdir analiz yapmak gerek. Batı ülkeleri de dahil olmak üzere çalışanlara bakış açısı hiç bir zaman değişmemiştir, kuralların tam manası ile uygulanmasını isterken, alınteri dökenlerin hakları ile ilgili ilerleme kaydedilmemektedir. Hali hazırda iş yerlerinde performans değerlendirmesi yöneticiler tarafından icra edilmektedir, kişilerin aralarındaki husumetten dolayı çalışana olan bakış açısı olumlu değil, aksine tam tersi uygulanmaktadır.
Kaliteli üretimin olması için o üretime katkı sağlayanların rahat, kafalarında sorun olmadan, kötü düşüncelere mahal vermeden ortam hazırlanması işverenin lehine olduğu gibi, çalışanı da memnun eder.
Yaşamlarında sosyal olmaları temin edilir, zaman içerisinde bir aile olduğu yapılacak aktivitelerle taçlandırılırsa çalışanın iş yerine olan güveni arttığı gibi canla başla hizmet verir. Mecburiyetten değil, o işin yapılması ülke ekonomisine ve teknolojisine getirileri olacağı izlenimi mutlaka verilmeli, bunun sorumluluğu işverenlerdedir. Sevginin ve saygının olmadığı bir yerde verimli üretimin olması asla söz konusu olamaz. Çalışana insan olduğu için değer verilmeli, aksi durumda sadece günü kurtarma, cebine girecek paraya bakar. Her harekette milli menfaatler göz önünde bulunularak hareket edilmelidir, zira gemi battığı zaman içerisinde bulunan kim varsa birlikte gider. Toplumun her kesiminde yapılacak atılımlarda insan hakları ön planda olması gerek.
Çalışma hayatı başkalarının kendilerine göre yaptığı veya yapacağı iyileştirmelerle değil kendi milli fikirlerimizle argelerde değerlendirilerek yasalaşmalı ve uygulanmalıdır. Bugün otomobil devi olan Toyota kurdukları arge ile çalışanı ve iş yerinin eksiklerini irdeleyerek gidermiş, başarı çıtasını yükseltmiş, küresel alanda söz sahibi olmuştur.
‘’ Sosyal adalet, iyi hizmet, kaliteli ürün, yüksek verim, rant ekonomisi yerine, üretim ekonomisi’’
‘’ Çalışanın ücretini, alın Hz. Muhammet.s.a.s
( Hz.Muhammet. İbn Mace. Rühün, 4)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
