‘’Ey dilim! Sen benim hem servetimsin hem felaketim. Beni bahtiyar edende sensin, berbat edende…..’’ ( Mevlana)
İnsanların yaşamında diyalog aracı, arzu ve istekleri sesli biçimde izah organıdır. Dertleşmek, sorunları anlatmak, çevre ile iletişim kurmak, anladığını izah etmek, geçmişle gelecek arasında kuvvetli bağ kurarak yaşanılan ve yaşanması muhtemel olayları güncel olarak aktarmak, akıl çemberinden süzdüğümüz düşünceleri ve fikirleri sesli anlatmak.
Yeryüzünde hiç bir organda bulunmayan özellikler ve gizem saklıdır, acıyı ve tatlıyı bir arada barındırır, her ikisinden lezzet alır. Öfkeyi, itirazı, güzelliği, iyiliği izah eden, beden dilini sese döken tüm canlılarda bulunan özellikleri saymakla bitmeyen organ.
Dili düzgün kullanmak, yerinde ve zamanında müdahaleler bazen kötü bitecek sonları tatlıya bağlayarak olası olumsuz sonuçlanacak hadiselerin önüne geçer.
Hani atalarımız demiş ya ‘’ Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır’’ düzgün iletişim, müşvik yaklaşım sorunların barış içerisinde çözümünde en büyük etmendir. Mesele dilin kendinde değildir, onu kullananın maharetindedir, saniyede yıkar ve tamir eder, yeterki akıl işlevini düzgün yapsın.
Kavgalar, hakaretler, bir anlık öfkenin dile yansıması ile gönüller kırıldığı gibi tamir de edilebilir. Dil kullanımı başlı, başına bir sanattır bir örnek; ‘’ Polis memuru aldığı acil ihbar üzerine kendi bölgesinde meydana gelen aile içi şiddet olayına müdahale etmek için olay mahalline intikal eder.
Aldığı eğitim gereği olay eve her türlü tehlikeyi hesap ederek yaklaşır, içeride ki bağırışlar, çığlıklar her taraftan duyulur. Büyük kaos yaşanıyordu, memur kapıya yaklaşırken camlar tuzla buz olur önüne televizyon ve seti düşer dağılır, polis kapıyı yumruklar, içeriden kimsin Allah’ın cezası diye ses geldi, kırılan televizyon ve seti gözüne çarpar televizyon tamircisi diye ses verir. Kısa bir sessizlikten sonra bir kahkaha duyulur, kapı açılır her hangi bir tepkiye maruz kalmadan görevini ifa eder.’’ Dilin düzgün ve yerinde , zamanında kullanımı birçok yanlış hareketi önlediği gibi, çözüm odaklıdır. Toplumun refahı, geleceği ancak düzgün iletişimlerle mümkün olur. Despot yaklaşım olağandan daha büyük tepki ile karşılık bulur.
Dilin yoğun olarak kullanıldığı kamu alanı elbette ki siyasettir, kimi zaman hararetin aşırı olduğu, elektriklenmenin hat safhaya çıktığı toplumun terörize edildiği zamanlarda olur, mesele hataların sahadaki olumsuz yansıması, kaosun hortlamasıdır.
Milletini düşünen, bayrağını aziz bilen, her ferdine ayrı değer veren kimseler bu tip hareketlere mahal vermezler. Ülkemizde siyasi kulvarda aylardır kötü kokular gelmektedir, malum yukarıda izah ettiğimiz gibi ‘’ Dilin kemiği yoktur’’ misali suçluyu adalete değil de, suçu bastırma eğilimi ve akabinde terörist dil kullanılmakta, tehditler savrulmaktadır. Demokrasi hiçe sayılmakta, çoğunluğun kararı azınlığın baskısı ile sanki yok hükmünde cereyan etmektedir.
İtiraf eden arkadaşı, saklayan, kamufle eden yandaşı, bunların hiç birisi göze gözükmüyor, sanki mübarek sütten çıkmış ak kaşık, erdemlilik aslında hatayı kabullenip düzeltmeye çalışmak olmalı, adalet, dürüstlük, güzel ahlak bunları beraberinde getirmektedir. İnsanları meydanlara çağırmak siyasi sorumluluğun yok sayılması, göz ardı edilmesidir.
‘’Bundan sonra sokaklardayız, meydanlardayız. Elbette hakkımız olan meydana girmek için kanunsuz emir varsa ezer geçeriz. Herkes ayağını denk alsın. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hale geleceğini sen düşün. Bana bu milleti sokağa davet ettirme. Mısır’daki meydanı izlediğin gibi televizyondan izlersin Türkiye’deki meydanları.’’ Kullanılan dil, takınılan tavır, üslup bu milletin örfüne, adetine, geleneğine taban tabana zıt. Askeri kışkırtmak, sandıkta yenemediğini darbeyle alaşağı etme huyu hiç değişmemiş. İnsanlar zamanla yıpranabilir, fikirleri, düşünceleri demode olabilir mesele günün şartlarına göre kendine ayar çekmekten ibaret, işte o zaman zamana uygun iletişim kurar, günün şartlarına ve konjonktüre göre kendine çeki düzen verirsin. Söz konusu devletin yönetimi olunca günün şartlarına binaen fikirlerimizi beden dilimizi, kelimeleri gayet olumlu, ikna edici bir şekilde kullanırız ki oda bize sağlam gelecekler vaat eder. Kötüyü, güncelliğini yitirmiş hal ve davranışları düzenlersek, huzurlu, mutlu müreffeh topluluk oluşturulur. Milleti bölmek, kantonlara ayırmak veya bu tip ayrılıklara zemin oluşturmak cumhuriyete yapılan en büyük ihanettir. Sorumluluk sahibi kişilerin üzerlerindeki yükün farkında olarak ayrıştırıcı değil, uzlaştırıcı, birleştirici dil kullanmaları olmazsa olmazdır.
Meclise temsilen gönderilen ve yetki verilen kimselerin kendi egolarını tatmin yerine milletin geleceğini göz önünde bulundurarak hareket etmeleri, uygun dil kullanmaları dağıtıcı değil birleştirici olacaktır, verilen görevleri milletin istek ve arzuları istikametinde davranmaları sorumlulukları gereğidir.
‘’ Aklın güzelliği dil ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur’’ (Mevlana)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
