‘’Cahil kişi gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.’’ (Mevlana)
Gösterişli, hacim olarak geniş, yer kaplayan, işe yaramaz kör ve sağır algılaması zayıf, boş, palavralar sallayan yanaşmalar. Toplum içerisinde böyle omurgası olmayan birçok kimseler var, kendilerine şan, şöhret paye verilince dün geldikleri yeri unutup ne oldum delisi olan, yüzü gözü makyajlı işportacılar.
İnsanoğlu nefsi ile mücadele etmektedir, ne mutlu nefsini dizginleyip terbiye edenlere, işte onlara insanı kamil deniyor. Yıkmayan, yakmayan, gönül kırmayan, ahde vefalı, yediği kaba etmeyen insanlar. Nimeti veren yaratıcı, elbette şükür etmemiz gerek, dilediğini zengin, dilediğini fakir yapar, bilmeyenleri imtihan eder ki acaba nefs-i emareleri ne alemde, doymuşmu, halen bir yerlere saldırıyormu?
Elbette rızkın sahibi, makamı, rütbeyi veren ALLAH, buna şüphemiz yok ancak bu sıfatları elde edenler nasıl, o makamlara ne şekilde geldiklerini unuturlarsa işte o vakit çıktıkları zirveden aşağıya birden iniverirler. Şeyh Edebali ne güzel söylemiş ‘’Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilmez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.’’ Şu satırlarda aslında derya gizli ama anlayana, menfaat, siyasi ikbal, makam bazen insanların gözünü kör, kulağını sağır eder, yanı başındakini göremez, duyamaz, sadece nefsinin arzu ve isteklerine yelken açar. Fakir bir adam hamallık yaparak evinin iaşesini karşılar, ailesini toplum içerisinde ezik düşürmemeye gayret eder, canhıraş çalışır. Bir gün bir cemiyet içerisinde çocuklarından birisine sorarlar ‘’ baban ne iş yapıyor?’’ etrafındakilere şöyle bir bakar, benim baban filan yerde genel müdür der, babasının yaptığı işten utanır, söyleyemez. Gel zaman, git zaman soruyu soran gencin babası bir tadilat için o babayı çağırır, delikanlı adamla sohbet eder nerede okursun evlat ‘’ filan okulda’’ adam benim oğlumda orada okuyor, amcacığım kim senin oğlun? Adını söyler, iş biter yevmiyesini alır evinin yolunu tutar. Ertesi gün okulda iki genç karşı karşıya gelirler arkadaşım, babanın yaptığı işi biliyorum da sen neden o işi yaptığını söylemedin? Baban hırsızlık mı yaptı, haram mı yedirdi?
Alının teri ile sizlere bakıyor ihtiyaçlarınızı gideriyor, sakın babandan utanma gurur duy. Bir daha ki cemiyetlerde babasının mesleğini gururla söyler yaptığı işle iftahar eder, nasıl büyütüldüğünü bilir.
Maalesef içimizde bunun gibi çok tiy niyetliler var. Bunlar yumurtamı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan çıktı diyenler, veya ördek yavrusunun kendini kaz sandığı gibi, bulundukları yeri beğenmeyenler, daha fazlasını, daha fazlasını isteyenler ve nihayet kaybedenler. Siyasette birçok dalgalanmalar oluyor bu kaçınılmaz, politikayı beğenmez, egosu yüksektir, daha fazla mevki ve makam arzusu taşıyanlar elbette var olacak. İnsan fikirlerinin yeşerdiği, filizlendiği, karakter kazandığı, vücut bulduğu yeri terk dahi etse asla arkasını dönüp hakaret vari davranışlarda bulunamaz, bunu tek bir izahı vardır ‘’yediği kaba etmek.’’ Seni yetiştirip şan ve şöhret sahibi yapan, karakteristik özellikler katana her ne surette olursa olsun sırtını dönme, yükselmek için kötüleme, zira adama sorarlar sahi dün sen onların içinde değilmiydin?
Şimdi ne oldu da karalama gayretindesin. Bu teşkilat olmasaydı toplum içerisinde, gittiğin yerde saygınlığın olurmuydu?
Dün yanıbaşımızda iken el etek öpenler, çeketinin önünü düğmeleyenler, ne hikmetse mal bulmuş mağribi gibi kulvar değiştirip nefsin deryasına yelken açmışlar, dolu dizgin gidiyorlar. İçimizdeki bağnaz, kıt akıllı, göremeyen, duyamayan aklı evveller güya ileriyi gören göz olmuşlar akıl fukaraları, akıl dağıtıyorlar. Bir yerlere gelmek, paye almak için birilerinin sırtına değil onların dostluğunu, itimadını kazanacaksın ki çıktığın yerler sağlam olsun, çıktığın gibi inmeyesin. Hatalar insana mahsustur gördüğün zaman ehlisünnet itikadı üzere ikaz eder önlemeye gayret edersin, cazgırlık yapıp sağa sola ilan edersen zaten senin karakterinde leke var demektir. Siyasette inişler çıkışlar mutlaka olacaktır hasıl olan durumdan vazife çıkartmak, istifade etmek, ne centilmenliğe nede demokrasinin özüne uygundur, anlamadan, dinlemeden bodoslama atlayanlar sonunda gördükleri manzara karşısında dilleri lal, kulakları sağır olur, yükseliyim derken bataklığa gömüldüğünden bi haber ama nafile ne ekersen onu biçeceksin.
İnsanın yükselmesinde en basit tutum ve davranış bir öncekini suçlamak, tüm sorumluluğu yüklenmeyip kendini temize çıkartıp kaçmak. Kendinden öncekinin üzerine basarak yükselip palavralar savurarak toplum nazarında göze girmek, ama artık toplum duyarlı bu küçük vaatlere, palavralara kanmıyor, icraat bekliyor.
‘’ İnsanlarda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür… Ama insanı, insan yapan aslında ağızdan çıkan sözdür.’’ (Mevlana)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
