‘’Kar gibi yağıp yeryüzünü kaplasan da, güneşin varlığı ile yok olup gidersin’’ (Mevlana)
İnsanlar arsında duygu, düşünce, bilgi alış verişi, bir birlerine olan muhabbet, sevgi ve saygının vücut bulmasıdır. Bireylerin karşı tarafa olan sohbeti içlerindeki elektriği deşarj etmesine sebep olur. Sıkıntıları ve güzel hadiseleri yeri ve zamanı geldiğinde bir ve beraber paylaşmak dert ortağı olmaktır. Acı ve tatlı olaylara omuz vermek, insan üzerindeki yükü hafifletmek, bir nevi trapidir.
Hayatın akışı içerisinde mutlaka birileri ile iyi veya kötü diyaloglar yaşanmakta, bunların kötü kısımları törpülenerek karşılıklı saygı çerçevesinde sorunların birikmeden çözümü ancak düzgün iletişimlerle mümkündür.
Zamanın her evresinde yaşayan tüm canlılarla mutlaka bir yerde karşılaşacağız, onlarla olan münasebetlerimizi makul ölçülerde tutarsak sıkıntı yaşamayız, ters hareketler, zıt dil kullanımı sorunları beraberinde getirecektir, bu bazen kavgalara kadar gitmektedir. Milleti oluşturan en küçük birim ailedir, fertlerin bir birlerine karşı sorumlulukları vardır, sorunların çözümlerinde despotist yaklaşımla değil de diyalog yoluyla iletişim kurulursa daha kolay yoldan hallolur.
İyi bir iletişim yanlışların olmasını önler, doğru istikamete sevk eder, yok benim işime karışmayın denirse o vakit meydana gelecek olan hadiselerde kişilerin bizzat kendileri mesul olur.
Bazen fertlerin içinden çıkamadığı sorunları ebeveynlerine danışarak tecrübelerinden istifade etmeleri yanlışları bertaraf eder, geleceğe daha güvenle ilerler.
Aile içerisindeki olumlu iletişim toplumun geneline yansır kavga, gürültü, akresiflik yerini müşvik, mütevazi davranışlara bırakır. Psikolojik rahatsızlıkların bir çoğu kişilerin bulunduğu kitle içerisinde iyi bir diyaloğun kurulmamasından kaynaklanmaktadır. Spastik özürlü bir kişiye devamlı surette yardım yerine sakatlığı yüzüne vurulursa meydana gelecek olan anarşi yıkıma, karamsarlığa, güvensizliğe yol açar, yaşam azmini yitirir. Bilerek veya bilmeden insanların kabahatlerini aleni yüzüne vurmak tüm dengeleri sarsar ve negatif hareketler hasıl olur.
Toplumların dengesi iyi bir iletişim ve karşılıklı empati ile temin edilir, aksi bir durumda kaos, anarşi ve terör eser, herkes bildiğini okur, millet olma vasfı fertlerin mücadelesine döner.
Yaşadığımız zaman diliminde insanlar arasındaki münasebetleri gözlemlediğimiz vakit hiçte hoş bir manzara ile karşılaşmayız, aileden başlayan, okulla devam eden süreçte yeni yetişen nesillere iletişim ve sorunlar üzerine empati yapma düşüncesi maalesef verilmemiştir, bu sebeplerden ötürü insanlar paylaşma, bölüşme, tahammül yok ve bencillikten sıyrılamıyorlar, ferdi hareket ediliyor sonuç itibarı ile nemelazımcılık baş gösteriyor.
Bir uğraşısı olmayan kimselerin en büyük arkadaşı, yareni maalesef telefonlar ve sosyal medya, oralarda tüketilecek zamanı araştırarak, konuları tartışarak, belge ve bilgilerle istişare edelirse hem karşıdaki insan hemi de bizler bilgi hazinemizi genişletiriz. Duyumlarla değil ya diyalog yoluyla, yada o konu üzerinde ihtisas yapmış ehliyete haiz kimselerle hasbihal etmek doğruyu bulduracaktır.
Bugün sokaklarımızda yaşanan tahammülsüzlüğün sebebi insanlar arsında kurulması gereken tatlı dil ve empati eksiliğidir, zaman içerisinde bunlara çok örnekler görebiliriz zira net ve çıplak ifşa olmuştur. Toplumun geneline yayılan sabırsızlık, söz dinlememezlik erkeği, kadını gözetmeksizin saldırı altındadır, oysa eskiden hürmet vardı, düzgün dil kullanılır ki karşıda ki incinmesin ancak bugün gelinen nokta hiç iç açıcı değil, hergün bir hadise ile karşı karşıyayız bencillik almış başını gitmiş ‘’ben, ben’’ insanlar nefsin elinde oyuncak olmuşlar. Hayata bakış açısı dar pencereden olunca en ufak bir mevki, makam kişileri onulmaz havaya sokuyor halkın içerisinden birisi değil de avam kamarasındanmış hissi veriyor ve maalesef zaman içerisinde çevresine zulüm ediyor, al benisi kayboluyor , istenmeyen kişi olup çıkıyor. İletişimi kopuk kişilerde yanlış anlaşılma, suçsuzken suç isnat edilmesi, doğruların çarpıtılması, olmayanı olmuş gibi gösterme, yani asparagas haberlerin dillendirilmesine sebep olur. Tarih boyunca bu tip hadiseler maalesef yaşanmış.
İletişim araçlarının zayıf olduğu çağlarda mahkemelerin doğru karar vermesi, o konu hakkında detaylı bilgi alınması günler, aylar, bazen de yıllar almakta idi.
Bir beldede fakir bir adam yaşarmış, eşi dillere destan güzelliğe sahipmiş, o beldenin veziri sultanın kafasına girer bu hanım size layıktır, sultan böyle bir densizlik bizi halk nazarında küçük düşürür der, vezir efendim bu sene ferman çıkartın tüm erkekler hacca gitmek mecburiyetindedir, ferman çıkar, çığırtkan ilan eder, fakir düşünceli halde ayakkabıcıya gelir oturur, hayırdır neyin var dostum?
Sorma yarın arefe biz hacca gidemedik kelle gidecek, uzaktan bir atlı gelir elinde kamçısı ey tamirci aşağı inersem dükkanı dağıtırım, usta gel gel sana işimiz var, attan iner buyur, bu fakiri Mekke’ye götür vazifesini bitirince al gel. Bin arkama yum gözünü, Kabe’nin önünde indirir, vazifeni yap aynı yerden alacağım atını dehler gider.
Adam vazifeyi tamam eder aynı yere gelir deli atına atar ayakkabıcıya bırakır. Sultanın askerleri adamı hac yeni bitti bu gitmemiş diye yakalarlar sual ederler ancak ben hacca gittim, hacıyım der. Seni gören var mı elbette komşuların gördü, tam altı ay hacıdan dönüş beklenir adam zindandadır, komşular şahitlik eder ve serbest kalır. O gün iletişim araçları olmuş olsaydı anında sorular cevap bulur suçlamalar ortadan kalkardır.
Devletimizin bekası, genç nesillerin geleceği düzgün, doğru, güven, ahlaki ölçüler içerisinde olacak iletişimden geçmektedir. Kitle örgüt liderleri, aileler, öğretmenler, imamlar devamlı göz önünde vazife icra edenler duruşları ve bilgileri ile insanlara yön verebilirler bunun yolu düzgün iletişimden geçmektedir, despotizim sadece yıkım getirir.
‘’Gerekli bütün şartların ötesinde ve üstünde, başarının temel şartı birbirimizi sevmektir’’ (G.Erdem)
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK