Bir ülkenin ekonomisinin düzgün olması, o ülkenin dışa bağımlılığının düşük seviyede olması demektir. Bunun nedeni de kendi ihtiyaçlarının tümünün yerli olarak temininden geçer.
Ancak hepsinin karşılanması mümkün değildir, elbette ithal edecekleri olacaktır. İthalattın karşısında ihracatın olması bağımlılığı dengede tutar. İlim ve teknikte gelişmiş olan ülkeler diğer ülkeleri kendilerine mahkum ederler. Ülkesinin geleceğini düşünen yöneticiler bu doğrultuda yatırım yaparak hem istihdamı sağlar, hemide iç piyasayı dışa mahkumiyetten kurtarır, ithalatı azaltır ihracatı çoğaltır buda kişi başı düşen milli gelir artırır. Süper güçler bu gelişmeleri engellemek için o ülkenin teknolojide, ilimde, irfanda yükselmesini devamlı önlerler. Gelişmekte olan, bağımlılığı azaltmak için adım atan ülkelere süper güçler o ülkede kargaşalar yaratarak yatırımların askıya alınmasına sebep olmaktadırlar, terör olayları iç ve dış saldırılar yerli imkanlarla silah temin edemeyen ülkeler yatırımlara ayırdıkları bütçeyi ithalata yönlendirerek gelişmesi engellenmiş ve dışa bağımlı hale gelmiştir.
Yeni ürettiklerini denemek ve reklamını yapmak için karışıklıkların çıktığı ülkelere, oradaki asilere vererek Pazar oluşturmaktadırlar. Böylece gelişimi engelleyerek bağımlı hale getirmekteler. Bahsettiğimiz konu hali hazırda uygulanmaktadır. Bugün 3. Dünya ülkeleri dediğimiz devletler maalesef bu durumdadır. Ekonominin çökmesi devletin borç batağına sürüklenmesi gelişmeyi içinden çıkılmaz vaziyete getirir. Kendin üretmediğin müddetçe gelirin olmayacak var olanıda ithalatta kullanırsın.
SİYASİ TERÖR;
Başlangıç iç siyasette olur. Demokrasisi gelişmemiş ülkelerde iktidar muhalefet arası mücadele normal ortamdan daha farklı noktalara nükseder. Birbirlerine karşı komplolar, iftiralar hatta ve hatta süikastler dahi yaptırırlar. Bunların örneklerini siyasi tarihimizde bulmak münkündür. Medeni toplumlarda ve demokraside çoğunluğun söylediği geçerlidir fakat hazmedemeyen muhalefet çok yönlü planlarla iktidarı yıpratmak halk nazarında itibarsızlaştırmak için komplo teorileri üretir. Yakın siyasi tarihimizi incelersek daha net görebileceğiz. 1950 yıllarda iktidarı kaybedenler ilk önce öğrencileri kışkırtarak sokak olaylarının fitilini ateşlediler ve nihayetinde 1960 ihtilaline gelindi. İktidar olamayanlar halkın iradesini yok sayarak ülkenin gelişmesini engelledikleri gibi hizmet ehlinide idama götürdüler. Ülkenin ilerlemesi sekteye uğratıldı, demokrasinin oturması hayli zaman aldı. 1970 li yıllarda tekrar öğrenci olayları hortlatıldı resmi dairelerin yakılması, banka soygunları, asker ve polisle çatışmalar halkın iktidarlara olan güvenini sarsarak ülkenin kaosa sürüklenmesine sebep olmuşlardır. Okulların eğitim yerine boykotlarla kapatılması silahlı baskınlar iktidara muhtıra verilmesine neden olmuş sonunda hükümet atama ile gelmiş, yakalananlar kendi yandaşları tarafından idam edilmiştir. Muhalefet 70 yıllardan sonra yine rahat durmayıp halkı yalan beyanlarla kandırarak türlü iftiralar atmıştır. Senirkent olayları, ayakkabıcı hadisesi çirkin iftiralarla yapılan politikalar ve propagandalar halkı ikiye bölmüştür. Ülkemiz bu hususlarda zor günler geçirdi. 80 öncesi dış güçlerin ve silah tüccarlarının ülkemiz üzerindeki emelleri gerçek oldu, iç kargaşalar çıktı. Silah tüccarları her iki kesimede silah satarak adeta çatışmaları körükledi. Mecliste yaşananlar, ne cumhur başkanı seçilebildi nede meclis başkanı bu makamlar vekaletle yönetildi. Meclis yeter sayısı sağlanamdığı için hükümetler güven oyu alıp icraat yapamadı.
Malum nato ülkesiyiz 80 öncesi Yunanistan natonun askeri kanadında değildi, girmek istiyordu ancak TÜRKİYE, de AET (AB) ye girmek istiyordu Yunanistan veto ediyor, bizde nato üyeliğini veto ediyorduk ancak 80 ihtilali ile bay evren bürükselde imzayı atarak ülkemizin elindeki kozu bertaraf etti. İhtilalin oluş nedeni işte budur. İhtilalin halkın nazarında meşru olabilmesi için ülke içerisinde kargaşa çıkarttırılarak ihtilalin oluşuna zemin hazırlanmıştır. Yine ülkemiz kaybetti ekonomik ve siyasi yönden geriye gitti. Bunun faturasını genç nesiller ödediği gibi halkımızda kaybetti. O gün heba edilen gençlik bugün olsaydı daha başka bir TÜRKİYE olurdu. Geçmişle bugünü kıyasladığımız vakit bir nebzede olsa sıkıntılar hafifledi hükümetlerin kurulması, icraatın rahat yapılması ülkemizi daha ileri seviyeye getirdi, şayet eski düzen olsaydı yine kaos çıkacak hükümet güven oyu alamayacak, cumhur başkanı seçilemeyecekti. Bu hadiseler meclis tutanaklarında mevcuttur isteyen geriye dönük inceleyebilir. Sonuç idrak edebilme meselesidir, halen daha eskinin özlemini duyanlar yine rahat durmuyor halkı sokaklara dökmek ülkede kaos yaratmak için canhıraş gayret ediyor, kaybeden iktidarlar değil biz halkımız olur. Değişim sandıkta olmalı, çoğunluğun kararına saygı duyulmalıdır. Siyaset seviyeli, millet değerleri çerçevesinde vücut bulmalı. Bu ülke ve gençliği demokrasi dışı kimselerden çok çekti üniversitelerde ikna odaları kurmak suretiyle kendilerinden olmayanları, kendilerine benzetmeye çalıştılar olmayanları dışladılar, resmi dairelerde kadrolaşarak görev değil militanlık yaptılar. Bunları saymakla bitiremeyiz mesele bizlerin dünü bilip yarına emin adımlarla yürümesidir. Yeryüzünde hiçbir canlı baki değildir fanidir, yapılanlarda, yapılacaklarda yarın hesaba çekilecektir. Rabbim şaşıranlardan etmesin.
DÜNÜ İDRAK EDERSEK YARINA GÜVENLE BAKARIZ.
DEVAM EDECEK.
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
