‘’ Bütün gayreti karnına giren şeyler için olan kimsenin, kıymeti de karnından çıkan şey kadardır.’’ (İmam-ı Gazali)
Alınteri olmadan, havadan, efor sarf etmeden elde edilen kazanç. Hiç bir vakit bu tip gelir elde edenlerde bir işe yaramamış, tam tersi kendi birikimlerini de yele kaptırmışlardır. Hakkaniyet ölçüsü içerisinde eşit muamele devamlı surette daha fazla kazanç elde ettirecektir. Bu işin maddi boyutu olduğu gibi manevi boyutu da mevcuttur, bizim için aslı olan maneviyattır.
İnsan hayatında iniş ve çıkışlar mutlaka vardır, ancak zaman diliminde şayet yanlış varsa, başkalarının hakkı gasp edilmişse, mutlaka aksi tesiri olacaktır. Kıskançlık, çekememezlik, nefsi arzular bazen insanı istenmeyen mecralara sokabilir, mesele bu yolda hakkaniyeti esas almak, terazinin düzgün tartmasını sağlamak, tartıcının olduğu kadar, tarttıranında sorumluluğu vardır.
Günümüzün her saniyesinde bu tip hadiseler önümüze çıkacaktır, bilmek, öğrenmek ve tatbik etmek bizim elimizdedir. İnsanlar yükümlülüklerini yerine getirirken kendilerine alternatif olacak ne olursa olsun bertaraf etme gayretine girerler, hiç bir vakit muhalefet istemezler.
Toplumsal yapıya baktığımız vakit bir kesimin manevi hasletlerde uzak, maddi ölçüleri kendilerine rehber edinmekteler, bu hareket ne gariptir çıkar çatışmalarını beraberinde getirmektedir. Bakıyoruz aynı kulvarda, aynı fikriyatın peşinde koşanların makamı kapmak için yanıbaşındaki yoldaşını sırtından hançerleyebilmekte ve tehditler savurmakta, bu bizim inanç felsefesine aykırıdır, müsebbipleride bizden değildir.
Elbette her kişinin hayat felsefesi farklıdır, ayrı, ayrı pencereden bakabilirler, ancak bu millet yararına olduğu vakit toplum değerleri ön plana çıkar, başarı için referans alınması hayati önem arz eder. Siyasette zaman zaman dalgalanmalar olur, kişiler birbirlerine muhalif olup söz sarf edebilir, ancak üsluba dikkat etmek en önemli erdemdir. Herkesin gönlünde bir takım hedeflere varmak için makamlar yatabilir, ancak yürünen yolda asla kural ve kaideleri göz ardı etmemiz gerek. Yapacağımız eylemin planlanması gelecek yüzyıllara da damga vuracak şekilde dizayn edilmeli, bir birimizi yiyerek, çelme atarak, iftiralar savurarak hedefe ulaşılması asla mümkün değildir. İktidar ne kadar güçlü olursa olsun, muhalefette o denli dirayetli olmalı ki hata oranı sıfırlansın.
İktidar olmak veya bir makamı elde etmek için en yakınındaki yol arkadaşını harcarsan bir gün senide alaşağı eden birileri mutlaka çıkar. ‘’ Bir zatı muhteremin babası yatalakmış, evde bakıma muhtaç olduğu için mecburen oğlu ihtiyaçlarını karşılıyormuş, gel zaman, git zaman gelin hanım kayınpederden rahatsız olmaya başlamış, her gün kocasının başının etini yermiş istemiyorum, istemiyorum …….
Nihayetinde adam karar vermiş babasını sırtlamış nereye oğul, seni gezdirmeye götürüyorum, dağ yamacında uçurumun kenarına getirmiş, aşağı bocalamış. Zaman geçmiş oğlu büyümüş adam ihtiyarlamış babasının düştüğü vaziyete gelmiş, oğlu babacığım seninle şöyle bir dolaşalım, hava al, almış babasını sırtına aynı uçurumun kenarına gelmiş, akıl bu ya hemen hafıza geçmişi hatırlamış, adam bak ey oğul bende senin gibi dedeni bu uçurumdan aşağı attım, şimdide sen bani atacaksın, yarında çocuğun seni deyince evladı haydi eve gidiyoruz, ben senin düştüğün mezbereye düşmeyeceğim, babasını tekrar sırtına vurarak eve götürür’’ Bu hikayeyi neden anlattım malum ülkemizde sorunları bitmeyen, durulmayan, kendini ülke meselelerine veremeyen, iç kargaşanın bitmediği ana muhalefete benzediği için anlattım.
Siyasi tarihi şöyle bir deşelim, hiç bir zaman demokratik yollardan genel başkan seçemediler, tarih tekerrür etmektedir. İlk genel başkan malum M.K.Atatürk, sonra İsmet İnönü bayağı uzun süre genel başkanlık yaptı, 27 mayıs ihtilali sonrası dahi o koltukta oturdu, taki 14 mayıs 1972 yılına kadar, o sene yapılan seçimle koltuğunu Ecevit’e teslim eder.
1980 Darbesine kadar genel başkan olarak kalır, ancak hasıl olan huzursuzluk ve hizipleşmelerden dolayı DSP yi kurar, artık CHP ile olan bağı tamamen kopmuştur. Genel başkan olarak D.Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen, K.Kılıçdaroğlu gelmiştir ancak sular hiç durulmamış, kazan kaynamış gruplar, hizipler hiç durmamıştır. En son iki olay resmi bize net göstermekte Baykal’ın düşürülüşü ve Kılıçdaroğlu’nun sırtından hançerlenmesi, şimdiki zaman diliminde Ö.Özel,in koltuğu sallanmakta nihayetinde katakulle ile gelen aynı yolla düşürülür, velhasıl kim ne ekerse onu biçer. Tarihi vesikalar bize hainlikleri izah etmekte neler olmuştu? ‘’ 1990 SODEP PKK’ lıları meclise taşır, Bir oy CHP ye, bir oy HDP ye, MHP yi bölmek için organize edilen ip CHP’ den 15 vekil gönderilmesi ile MHP baraj altı kalması planlandı, her ne kadar zıt gibi gözükse de ZP’ de aynı şekilde destekle kurulmuştur. Fakat planlanan olmamış, yarma harekatı başarısız olmuştur.
Demokrasiden ifade özgürlüğünden bahsetselerde aslında objektif görüntünün altın despotizm yatmaktadır, kendi partilerinde 13 yıl Genel Başkanlık yapmış halen parti üyesi olana dahi tehditler savurmaktan geri durmuyorlar. Bir birlerini şikayet eden Belediye Başkanları hangi bataklığın içinde olduklarının delilidir.
Her ne surette olursa olsun dava; mükafatları beraberinde getirdiği gibi zahmetleri de olacaktır, mesele memleket olunca her şey durur o doğrultuda can dahi vermekten kaçınılmaz ‘’Devleti ebet, müddet’’ kendimize şiar edinmeliyiz.
‘’ Köpeklerin kardeşliği, aralarında kemik atana kadardır’’ ( Mevlana)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
