Dünyaya hakim olup her yerde hüküm sürmek, kontrole aldığı ülkelerde iktidarlar tayin ederek, o ülkelerin yeraltı ve yer üstü zenginliklerini kendilerine aktararak sömürdükleri ülkeleri yokluğa ve yoksulluğa iterek daima kendilerine mahkum olmalarını tesis ediyorlar.
Onların kuklası olan yönetimler bir eli yağda, bir eli balda ama halkı aç ve sefil hayat sürmektedir. Başarılı olamadıkları ülkelerde yandaşları vasıtası ile isyanlar ve protestolar tertiplemektedirler.
Terör tarihin derinliklerinde suikastler, zehirlemeler ve baskınlar. Hasan sabbah’ın fedaileri haşhaşiler, tapınak şövalyeleri, derebeylerinin fedaileri ilk çıkanlar. Eski çağlarda ilkelde olsa yapıldı, yakalanan fedailer yanlarında taşıdıkları zehirlerle intihar ettiler. Kiliselerin organizatörlüğünde masum insanlar katledildiler. Yönetimlerin saraylarına kadar girerek katliam yaptılar. Siyasi ve kültürel yönden dejenere bir toplum yaratarak birliği ve beraberli sarsarak kendilerine bağımlı koloniler oluşturarak uzaktan idaresi altında hegomanyalarını oluştururlar.
Terörün aslında birkaç ayağı var, her ne kadar çeşitlendirselerde bizim nazarımızda ;
UlUSLAR ARASI TERÖR,
KÜLTÜREL TERÖR,
EKONOMİK TERÖR,
SİYASİ TERÖR,
ETNİK TERÖR,
ULUSLAR ARASI TERÖR; ülkelere hükmedemeyeceğini anlayan emperyalist, kapitalist güçler ilk önce o ülkenin gıda sektörünü, sanayisini ele geçirerek evvela halkın beğenisini kazanıyor sonra fahiş fiyatlarla insanları iktidarlara karşı isyana teşvik ediyor. Yöneticilerin yanlışları ile içe bağımlılıktan dışa bağımlılık zuhur ediyor işte tarımda kullanılan yanlış politika bunun bir örneğidir. Ekim için kullanılan organik tohumlar yerine DNA sı ile oynanmış çabuk yetişen ama vitamini düşük, kansorejen ürünler üretiliyor insana değil madden kazanımların elde edilmesi temin ediliyor. Organik bir domatesin üretimi bir veya iki ay sürer ama GDO,lu bir tohumdan 15 günde ürün alırsın. Bir sohbet esnasında çitçi ve aynı zamanda satıcı şöyle diyor;
Ben organik domatesi ekiyorum iki ay gibi hasadını yapıyorum, GDO,lu ekici 15 günde yetiştiriyor tüketiciye ulaşıyor salça ve benzeri konserveler yapanlar ilk çıkan ürünü aldıklarından dolayı benim ürünüm elimde kalıyor maalesef bende onlara yetişmek için GDO lu ekiyorum. Bu sadece bir örnek, ette, sütte, yağda, şekerde çoğalta biliriz. Bir dönem devlet 49 yıllığına düşük faizle tarımda, hayvancılıkta kredi açtı ama gerçek sahipleri değil yamyamlar aldı. Bu yaşananlar sanayide ve teknoloji gelişiminde de kendini gösterir yerli üretim değil, ithali destekler. Bu sıkıntılar yıllarca ülkemizde yaşandı. Bunu bir örnekle izah edeyim uçak imalatı, ülkemizde başarılı bir şekilde yerli imkanlarla üretilmiş ancak yanlış politikalarla o dönemin Yöneticileri tarafından bilhassa İngilizlerin provakasyonu neticesinde maalesef yasaklanmıştır. Yine otomobil imal edilmiş ancak yine dış güçlerin sayesinde, maşaları vasıtası ile ayak oyunu ile müzeye kaldırılmıştır.
KÜLTÜREL TERÖR;
Bu aslında bir milletin, ulus devletlerim yıkımı ve dejenere olmasını sağlıyor. Birliği ve dirliği bozulan geçmişi ile bağı koparılan milletler yönlerini şaşırarak başka iklimlerde benlik arıyor ve kolay lokma oluyor. Sinemalar, tiyatrolar, paneller, seminerler, baskı ve görsel yayıncılık dış mihraklardan beslenmek suretiyle insanlara ulaşıyor ve nemelazımcı bir nesil yaratılmak isteniyor. Sapık fikirlerin zuhur etmesi kültürel eksikliklerin giderilmemesinden kaynaklanıyor.
Bir milletin geçmişi ilim adamları tarafından doğru tahlil edilir, bu görsel ve resmi olarak servis edilirse gelecekteki sorunlar daha iyi çözülür. Töre, gelenek, ahlak, dil, tarih ve inanç milleti ayakta tutar. Tarihin derinliklerinde var olan kültürel miraslar yozlaşmadan,yok edilmeden çağa uygun revize edilip millete kazandırılırsa devamı gelir. Yıllarca millete ait olan ananeler, tarih, tarihi şahsiyetler, edebi insanlar, ilim adamları, destanlar, romanlar, şairler ve şiirleri kolay yoldan insanımıza ulaşmalı. Ekranlar görseldir, seyredenlerin mutlaka aklının bir köşesinde yer bulur.Biz millet olarak gençliğimize benliğini veremediğimiz müddetçe beyin göçü veririz. Yabancılaşmış ve tekellerinde kültürümüzü kendi istek ve temennileri doğrultusunda işleyenleri betaraf etmemiz, onlardan doğacak boşluğu zenginliklerimizle doldurmamız şart. Yaşayış tarzımıza aykırı olan bize enjekte edilmek istenen her ne varsa yayından kaldırarak yerine yerli ve milli olanı servis etmeli. İlk önce kendi benliğimiz tesis edilmeli sonra yabancı kültürler arz edilmeli. Milletimizin yaşayış tarzına aykırı olan kültürel faaliyetler men edilmeli.
Devam Edecek…..
YARDIM ALMAYA ALIŞANLAR
Namık GEDİK



Köşe Yazısı / Abartı
Cenaze Evi Ağlarken Yemekte Neyin Nesi?
Köşe Yazısı / Bir Gün
Köşe Yazısı / Dolmuş
Köşe Yazısı / Sevginin Fısıltısı, Paranın Gürültüsü
