Son Güncelleme: 8 Mart 2016 18:11 Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle Öz Orman-İş Sendikası tarafından sendika üyelerine program düzenlendi. Programa Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu, Orman Genel Müdürü İsmail Üzmez, Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Arslan ve Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen emekçi kadınlar katıldı.

Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri emekçi kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlayarak, “ Kadın erkek eşitliği yerine, ‘adaleti’ savunmamız gerekiyor. Eşitlik çağrısı yapanlar, eşitlik ile adalet arasındaki farkı görmezden gelerek,  kadını kendi kültür değerlerinden, asıl işlevinden ve sorumluluğundan uzaklaştırıp, biraz feminist duygularla kadını, kurulu düzene karşı kullanmaya çalışıyorlar. Oradaki hassasiyete dikkat etmek lazım. Çünkü kavramlar biraz fazla karışıyor ve kavramlara yüklenen anlamlar, gerçek amaca uygun düşmüyor. Biz bu toplantılarla, kadın erkek eşitliğini savunanlara payanda olmak veya o rüzgâra uymak için yapmıyoruz. Biz bu toplantılarda bir farkındalık yaratmak, geleneksel kültürümüzde kadını aşağılayıcı, yaralayıcı beyanlar varsa onları çıkartarak yeni hukuki düzenlemelerle adaletli bir yaklaşım sergilemeye çalışıyoruz.

Kadın hayattır; çünkü kadında yasalarla tanımlayamayacağımız bazı özel nitelikler var. Sözgelimi; hayat, rahmet, merhamet, şefkat, zarafet, nezaket… Bunları yasalarla tanımlamak mümkün değil. Bunlar, kadının fıtratında daha fazla var. Böyle olduğu için, ‘kadın hayattır’ diyoruz. Eğer nezaket, zarafet, bereket, merhamet, şefkat yoksa hayatın tadı-tuzu da yoktur.

8 Mart’ın dayandığı olaylar da, esasen adaletsizliğe karşı yapılan bir mücadeleydi. O gün bugündür de bu adaletsizlik sorunu devam ediyor. Bu sorunu çözmeye dönük adımlar atıyoruz. Bizim kültür ve geleneğimizde, hiçbir zaman kadın, erkeğe göre ikincil konumda olmamıştır. Hakan-Sultan geleneğinde, Kadın Sultan, daima karar verici olarak, meşverette önemli yerde bulunmuştur. İslam Kültürü de, kadın ve erkeğe hitap ederken ayrım yapmamış; ‘insanlar’, ‘ey nas’ diyerek bütün insanlara hitap etmiştir. İnsan yerine koyduğunuz zaman, kadın-erkek fark etmiyor. İslam, daha ziyade insanı muhatap almış, insana hitap etmiştir.

Tarihimizde, Âhiyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum gibi örgütlenmeler olmuştur. Cumhuriyet döneminde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Onu yapanlara müteşekkiriz. Ama uygulamada bazı aksaklıklar olmuştur. Kılığına kıyafetine bakılarak, bazı kadınların seçilme hakkına engel olundu. Doğru mu yapıldı? Hayır.  22 Mayıs 1999’da Merve Kavakçı milletvekili seçildiğinde, zamanın Başbakanı, “Burası devlete meydan okuma yeri değildir. Bu hanıma haddini bildirin.” diyerek, Kavakçı’yı ve temsil ettiği tüm kadınları aşağılamıştı. Bu tavrın, maço erkek tavrından ne farkı var? Kavakçı, yemin ettirilmeden Meclis’ten atıldı.

2013’te hacca giden bir grup milletvekili, hac dönüşü başlarını açmadı. Eğer karşındaki insansa, onun cinsiyetine, kılık-kıyafetine göre değerlendirme yapamazsın. Böyle bir takdir hakkı ve haddi kimsede yok. 2011 seçimlerinde Meclis’e 81 kadın milletvekili girdi, bunun 34’ü AK Parti’den ve Meclis’te başörtüsünden dolayı hiçbir sorun yok. Demek ki sorun, kafalardaymış.

Kadın çalışanlar için; doğum yardımları, emzirme izinleri, özürlü çocuğu olan annelere 5 yıl erken emeklilik imkânı getirildi. Engelli çocuklara bakım hizmeti ve engelli maaşı veriliyor. Namerde kimseyi muhtaç etmemek, sosyal devletin bir görevidir, çok şükür bunu da başarmış durumdayız. Sadece seçilme değil, çalışma hakkında da sorunlar vardı. Eğer odacılık, kapıcılık yapıyorsanız, başörtülü olmanızda bir sakınca yoktu. Ama öğretmenlik, öğretim üyeleri, devlet memurluğu yapamazdınız. Çok şükür, 2013’te başörtüsü konusunda yeni düzenlemeler yaptık, başarılı da olduk, bu anlamda artık bir sorun kalmadı.

Belediyelerin kadın sığınma evleri kurması için kanun çıkarıp, acil çağrı hattı oluşturduk. Şu anda 3382 kadın, bu sığınma evlerinde kalıyor. Onlara meslek eğitimi veriliyor, kendi ayakları üzerinde durması sağlanıyor, ekonomik özgürlükleri kazandırılıyor. Aile Mahkemelerini kurduk. İş Yasasında bazı iyileştirici düzenlemeler yaptık. Cinsel tacizi iş akdinin haklı fesih nedeni saydık” dedi.

Uslu sözlerine Hazret-i Ali’nin güzel bir sözü ile devam ederek, “Kadınlara saygı gösteriniz. Çünkü onlar insanlığın anasıdır.” İnsanlığın anasına sahip çıkmamız gerekiyor. Onun için ‘Anaları ağlatmayalım’ diyoruz. Anaları işsizlik ağlatıyor. Yoksullukla mücadele bizim birinci görevimizdir. Daha önce, IMF anaları ağlatıyordu. Durağan politikalar dayatıyordu. Yatırımları, istihdamı, ücretleri artırmak, yatırımı teşvik etmek senin işin değil, diyordu. Senin işin, öncelikle borç döndürmek diyordu. IMF’ye olan 24 milyar dolarlık borcu ödedik, sonrada 2012’de IMF’yi kapı dışarı ettik. Çok şükür şimdi borcumuz yok, alacağımız var. Yatırım bütçemiz arttı. Sosyal devletin neye tekabül ettiğini bu zamanda anladık. Topluma ‘laiklik’ yedirip içiriyorlardı. Oysa şimdi, sosyal devletin neye tekabül ettiğini öğrendik. Artık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, 36 milyar TL bütçe ile tüm bakanlıklar içinde 6. Sırada bulunuyor. Eskiden engelli çocuklar okula gönderilemiyordu. Şimdi devlet okula gidemeyen engellinin evine öğretmen gönderiyor. İşte sosyal devlet böyle bir şeydir. Sosyal devlet, Anayasa’nın aksesuarı değildir.

Bir diğer husus, terör ve şiddet canımızı yakıyor. Özgecan olayında, devletimiz anında müdahale etti. Failleri yakaladı ve cezalarını verdi. Giden can geri gelmiyor, ama suçun cezalandırılması, caydırıcılık bakımından önemlidir. Kadına şiddeti, olabildiğince ağır cezalarla önlemeye çalışıyoruz.

Terör canımızı yakıyor. Analar, şehit evlatları için ağlıyor. Kim teröre destek veriyorsa, fezlekesi Meclis’e gelecek, herkes yaptığının hesabını verecek. Ordumuz ve güvenlik güçleri kamu düzenini sağlamak adına tedbir alırken, teröre destek olan milletvekilleri hukuka ve yargıya hesap verecekler. Atacağımız adımlar buna uygun olacak. İnsanlığın anasını ağlatmak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir.

Dışarıdaki güçler, hep birlikte, Türkiye’yi mecalsizleştirmeye çalışıyor. Böyle bir aşamada bize düşen, birbirimizle kenetlenmek, arada sıkıntılar varsa, bunları biraz geri plana koyup, dostluk, muhabbet ve kardeşliğimizi artırmaktır. Onlar bizi bölmek istiyor, biz de inadına bir olmak, diri olmak zorundayız. 8 Mart’ının, ülkemizin ve sizlerin geleceği için hayırlı olmasını diliyorum” dedi.