Son Güncelleme: 20 Temmuz 2017 14:57 Özgür-Der Çorum Şube Başkanı Murat İslam, İsrail’in normal bir devlet olmadığını dile getirerek, “İsrail İslam topraklarını gasp eden, Filistin’i sömürgeleştiren, Aziz Kudüs’ü ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı esir tutan işgalci, zalim bir güçtür” dedi.

“Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskınlarla ve sokak ortasında gerçekleştirdiği infazlarla gayri meşru bir terör örgütüdür. İsrail yıllardır “arkeolojik çalışma” bahanesiyle Mescid-i Aksa’nın altını oyuyor, bir gün tamamen yıkılmış hali ile karşılaşabiliriz, onların istediği de bu” diyen Murat İslam, konuya ilişkin açıklamasında şunları ifade etti: “Mescid-i Aksa 50 senedir işgal altında, uzun zamandır 40 yaşın altında Filistinlilere Cuma namaz kılmaları yasak ve en son süreç tamamen kapatmaya kadar giden bir aşamaya gelmiş durumda. Ve İsrailli bir bakan “Mescid-i Aksa bizim elimizde. Açılıp kapanması konusunda ilk ve son söz İsrail’e aittir” diye kestirip atıyor…İsrail, Mescidi Aksa’yı yıkıp “Süleyman Mabedi”ni inşa etmeye kadar gidecek süreci adım adım işletiyor…
İĞNEYİ KENDİMİZE, ÇUVALDIZI BAŞKASINA BATIRALIM…

İsrail bu pervasızlığı ve küstahlığı yaparken gücü, ümmetin dağınık ve aralarında yaşanan çatışmaların doğurduğu kaotik ortamdan almaktadır.

Irak’da, Suriye’de mezhepsel çıkarlarını ön plana olarak, yüz binlerce masum insanın ölüme sebep olan İran’ın şimdi Küdüs’ü sahipleniyor olması tam bir çelişkidir. ABD, Rusya ile beraber eli kana bulaşmış İran’ın, İsrail karşıtı açıklamaları elinde ki kanı temizlemeye yetmez, çünkü o kan bugün İsrail’i daha da cesaretlendirmektedir.

Mısır’da ilk kez seçimle göreve gelen Mursi hükümetinin ilk icraatı Gazze’ye nefes aldırmak olmuş ama şimdi bunun bedelini ağır bir şekilde ödemeye devam ediyor. Suud ve BAE desteklediği Sisi askeri bir darbe ile Mursi devrildi, bu darbe en çok İsrail’in işine yaradı…

Ve yine Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği 7 Arap ülkesi Gazze, Suriye başta olmak üzere mazlum halkların taleplerini ses veren ve en somut yardımları yapan Katar ve dolaylı olarak Türkiye’nin ablukaya alma çabaları İsrail’i cesaretlendirmiştir.
Oysa ümmet olarak farklılıklarımıza rağmen, adil şahitlik sergileyerek ve birlikte hareket etmek kültürü ve gücüne erişmiş olsak İsrail bu yaptıklarına cesaret edemez.
BU SESSİZLİK HAYRA ALAMET DEĞİL!
Bizler Müslümanlar olarak İsrail’i hiçbir zaman meşru görmedik, görmeyeceğiz de. Ama İsrail’in bu meydan okumalarına karşı elimizden ise telin etmekten başka bir şey gelmiyor. Yaşananlar kanıksanmış ve normal karşılanıyor. Hükümet başta olmak üzere, İslam ülkeleri sadece yaşananları kınıyor, harekete geçmeyen, yaptırımı olmayan, yalın bir kınama uluslararası bir temayüle dönüşmüş durumda.
Oysa Müslümanlar olarak “One Minute” çıkışı ile elde edilen o duruşa ve duyarlılığa ihtiyacımız var. İktidar ve bürokraside bu duruş ve bilinç sürekli beslenmeli ve diri tutulmalıdır. İsrail ile olan ilişkilerde bu minvalde hareket edilmelidir. Toplumum kanaat önderleri, akademisyenleri ve sivil toplum yaşananlara karşı daha güçlü ve kararlı bir duruş sergilemesi gerek. Hükümetten de İsrail’in bu meydan okumalarına karşı, tüm ilişkilerin kesilmesi seçeneği başta olmak üzere daha ciddi ve somut adımlar bekliyoruz.”