‘’Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, dinleyen ol yada ilmi seven ol. Fakat beşincisi olma. Yoksa helak olursun.’’(Tebarani, Beyhaki)
Kamu hizmeti sunan yerlerde lider olarak başı çekenlerin düzgün, liyakatli, alicenap olması alttaki kadronun da o denli ahenkli olması anlamını taşımıyor, arada uyumu bozan olabiliyor. Kadro çok önemli, çalışanların nizam, intizamı topluma olan davranışları kazanan siyasi otariterinin ne derece medeni olduğunu sergiler. En alt tabakadan, üst yönetime kadar hepsi bir zincirin halkası olarak bir birini takip eder. Yapılacak olası bir hata hanelerine olumsuz yansır.
Hangi makamda olursa olsun önce insan olmalı, yaptığı işin bilincinde hizmet ifa etmeli, gelen vatandaşa sıkıntılarının giderilmesinde yardımcı olup sorunların asgari düzeye indirilmesi temin edilmeli, zira oturdukları makamlar milletin makamıdır.
Hiç bir makam kendini vatandaşın üzerinde görmek gibi bir durum zuhur ettiremez, ancak içinde egosu yüksek olanlar bu hale düşer. Toplum nazarında kem gözle bakılır, hayırla yad edilmez. Geçenlerde bir meseleden dolayı aradım, yasaların çerçevesi içinde haklarımızı gayet iyi bilmekteyiz, ancak ağızdan çıkan kelimeler, üslup o makamların işgal edildiği intibağı uyandırıyor.
Bir yapının tüm bilgileri belediyelerin arşivlerinde saklıdır, her hangi bir durumda derhal hak sahibi olanlara verilir, kimse kimsenin adamı veya taraftarı olamaz, ancak bir menfaat söz konusu ise işte o vakit yanlı davranır. Depremlerde yıkılan binaların 30-40 yıl sonra müteahhitleri, mimarları ve mühendisleri sorgulana bilmektedir, suçlu bulunursa tutuklanmaktadır. Belge talebi her vatandaşın hakkıdır, vermek yükümlülüğüde, o makamları işgal edenleri sorumluluğun da, vazifeleridir.
Binanın iskanı yok, adam yapı kayıt belgesi ile işlem icra etmiş, görevli memurdan talep edildiğinde ‘’ sen o evrakları unut, onların bir hükmü yok’’ peki yarın olası bir afette vatandaş hakkını nasıl arayacak, o vakitte kardeşim senin binanın hiç bir evrakı yok diyecek mi?
Beyler oturduğunuz makam milletin makamı, hizmetiniz millete, o makamın verdiği kibirle huzurunuza gelen insanlara tepeden bakamazsınız, ters cevaplar veremezsiniz zira hiç bir kimsenin anlında şu savcı, bu hakim yazmaz karşınıza dişli bir muhterem gelir rezil olursunuz, önce insan olmayı, sonra davranış psikolojisi okumayı tavsiye ederim, hukuk herkese lazımdır. Amme hizmeti yapan bu kurumlarda çalışanların psikolojik ve dil ilizyon dersleri verilmeli, sıkıntısı olan vatandaşa güzel bir lisanla cevap vermeli, işlerini halletmeli, şayet soruların cevabı kendinde yoksa ilgili birime yönlendirmeli, asla ve asla kendini tepede görmemeli, müşvik ve nazik olmalı.
Sadece bu kurumlar değil devletin ve özel sektörün çalışanları yaklaşımlarını bu çerçevede ifa etmeli. Kaba ve ters hareketler yapanı değil o makamı temsil eden herkesi kitlelerin gözünde hoş baktırtmaz, bir daha ki seçimde vatandaş kırmızı kartı gösterir. Bu tip yerlerde hizmet edenlerin müşvik, saygılı, sevecen yumuşak dilli olmaları, milletin hizmet ehline tekrar ehliyet vermesi anlamına gelir. Oturdukları makamların vasıflarını bilmeli, ispatlı cevaplar vermelidir, asıl halka hizmet iş o vakit başlar.
Çalışanların hataları hiç bir vakit kendi namına kesilmez en önde gözüken faturayı öder. Teknolojinin ve ilmin geliştiği çağımızda tüm dökümanlar dijital ortamda bulunmaktadır, imzalar dahi barkot usulü ile halledilmektedir, geçmiş yıllarda bir evrak istendiği vakit günlerce, aylarca beklemek zorunda kalınıyordu, artık o devirler geçti, öyle ise belge ve bilgi istendiği vakit vermek için kırk dereden su getirmenin alemi yok.
Çalışanlar ya çağın getirdiği yeniliklere uyacak, kendilerini yeniden dizayn edecek, yada o işi yapmayacak. İş yerlerinde malum puantaj kartları vardı saatinde gelip kartı basma zorunlu idi, ama dijital çağın gelişmesi çipli kartları tedavüle soktu, memur, işçi çalıştıran sektör ayak uydurmak mecburiyetinde kaldı. Gelişime ayak uyduramayanlar maalesef çöp olmaya mecbur kalmışlardır. Böyle bir zaman dilimi içerisinde, kendini yenilemeyenler işlerin ağır aksak seyretmesine sebep olmaktalar, işin içinden çıkamayanlar mahkemeleri müracaat talebi, resmi yollarla evrak istemekte. Bu aynı zamanda adli makamları meşgul ettiği gibi vatandaşın işinin de geç neticelenmesine neden olmaktadır.
Çağın gerekliliğinden dolayı ekipmanlar ve insanlar kendilerini güncellemeliler, sonuç vahim, içinden çıkılmaz sarmal yumak olur. Bilinçli kimseler işlerini bir nevi hallederler fakat bunu çoğunluğa yayamayız. Yerel seçimler olurken devamlı surette sosyal belediyecilik nutukları atıldı lakin resme baktığımız vakit biz renkleri seçemiyoruz.
Kalıplaşmış klişe söyleri, boş nutukları bir yana bırakıp, meselenin özüne dönersek daha rahat ve kısa yoldan çözüm gelir, mevcut haliyle devam ederse bir gram gelişme olmaz. Teknolojik verilerle birlikte o makamlarda oturanlar da bilinçli bir şekilde gelişmelere ayak uydurursa sorunlar kısa sürede çözüme kavuşur.
Mesleklerin çözümü insanın kabiliyet ve iş ahlakı ile doğru orantılıdır, önce işi benimsemek, severek hizmet, insanların sonuca ulaşmak için başka seçenek aramalarına gerek kalmadan hallolur, aksi durumda zaman israfı ve makam meşguliyeti doğar ve diğer bekleyenlerin işlerini aksatır. Kamu hizmeti ifa eden tüm kurum, kuruluşlar ve çalışanlar rehavetten kurtulup işe dört elle sarılıp işi yığılım olmadan bitirmeli.
‘’ Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. Ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiremiyorum’’ (Mevlana)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK