Çorum Veteriner Hekimler Odası Başkanı Arif Akar, son paylaşılan bilimsel yayınlar incelendiğinde bir yarasa koronavirüsü ile SARS COV-2’nin % 96 oranında benzerlik gösterse de COVID-19 yayılımında veya kökeninde hangi hayvanların rolü olduğunun netlik kazanmadığını söyledi.
Akar, bu nedenle diğer hayvanlarda tespit edilen koronavirüslerle genetik analizler yapıldıkça tahmini kökenin belirlenebileceğini kaydetti.
COVID-19 salgını konusunda bilgi kirliliğini önlemek amacıyla bazı konuların belirtilmesinde fayda bulunduğunu belirten Akar, “Koronavirüsler birçok canlı türünü enfekte edebilmektedir. Koronavirüslerin sadece bazı türleri hem insanlarda hem de hayvanlarda hastalık yapar iken, birçok türü sadece hayvanlarda hastalığa neden olmaktadır. Örneğin sığır koronavirüsleri (Bovinecoronavirus) sadece sığırlarda, kedi koronavirüsler (FelineCoronavirus-FIP), köpek koronavirüsleri (Canine coronavirus) tavuklarda infeksiyözbronşitise neden olan diğer bir korovirüstür ve sadece belirtilen bu canlılarda hastalık yapmaktadır” dedi.
Virüslerin hepsinin kendine özgü bir bulaşma döngüsü ve konakçı spektrumu bulunduğuna işaret eden Akar, “Bu nedenle de bir bilgi kirliliği oluşmaktadır. Evcil hayvanlarda çok uzun yıllardır görülen bu koronavirüslerin insanlarda neden olduğu bir salgın bulunmamaktadır. COVID-19 yayılmasının sebebi insandan insana bulaşmadır. Şimdiye kadar, evcil hayvanların hastalığı yayabileceğine dair bir kanıt bulunmamıştır” diye konuştu.
Hayvanlara dokunurken, bakımları yapılırken temel hijyen ve biyogüvenlik kurallarına her zaman uyulması gerektiğine değinen Akar, “Bu kurallar; hayvanlara yaklaşmadan önce veya sonra ve hayvanların yemlerine, eşyalarına dokunmadan önce ve sonra ellerin yıkanmasını ve çok yakın temastan kaçınmayı içerir. Bu kurallar sadece bu salgına özel olmayıp hayvanların ve insanların sağlığının korunması için her zaman uygulanması önemlidir” şeklinde konuştu.
“Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve diğer uluslararası kuruluşlara göre henüz COVID-19 salgınının gıdalarla bulaştığına dair herhangi bir bilimsel delil yoktur” diyen Akar konu ile ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Ayrıca COVID-19 ile benzer hastalıklar olan SARS ve MERS’te de gıda kaynaklı bildirilmiş bir vakaya rastlanmamıştır. Ancak virüsün yüzeylerde ve cisimlerde uzun bir süre canlı kalabildiği ve bu cisimlere temas eden kişilere bulaşabildiği bilinmektedir. Genel olarak, koronavirüsler -20°C’de donmuş ortamlarda iki yıla kadar enfeksiyöz karakterlerini koruyabilmektedir.
SARS-CoV ve MERS-CoV üzerinde yapılan çalışmalar, bu virüslerin sıcaklık, nem gibi parametrelerin kombinasyonuna bağlı olarak günlerce farklı yüzeylerde kalabileceğini göstermiştir. Bu noktada gıdaları da bir cisim gibi düşünmek mümkündür. Bu nedenle COVID-19’un bulaşmasının önlenmesi için genel gıda hijyeni tedbirlerine uyulması tavsiye edilmektedir. Bu noktada açıkta satılan gıdaların toz-toprak, kirli yüzeyler veya kişilerce teması engellenmelidir.
Öncelikle hastalık belirtisi gösteren personelin gıda işletmelerine girişi sınırlandırılmalıdır. Başta hayvansal gıdalar olmak üzere gıda işletmelerinde çalışanların el temizliği ve hijyenine dikkat etmeleri gerekmektedir. Koronavirüsler pişirme sıcaklıklarına (70°C) duyarlıdır. Dolayısıyla hayvansal gıdaların iyice pişirildikten sonra tüketilmesi önerilmektedir. Ayrıca çiğ tüketilecek gıdalar ile pişirildikten sonra tüketilecek gıdaların birbirine temas ettirilmemesi çapraz bulaşmaların önlenmesi açısından önem taşımaktadır. Gıda işletmelerinin özellikle sıklıkla temas edilen yüzeylerinin düzenli olarak temizlenmesi COVID-19’udan korunma tedbirleri arasında yer almaktadır.
Yeni ve yeniden ortaya çıkan hastalıkların daha çok hayvan kaynaklı olduğu görülmektedir. Yaban hayatında yapılan araştırmalar arttıkça elde edilecek veriler ile ileride olası insan ve hayvan salgınlarına neden olabilecek virüslerin erken tespiti sağlanabilecektir. Örnek vermek gerekirse SARS, MERS gibi koronavirüsenfeksiyonları, Ebola, Marburg, Lassa Fever, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Kuduz, Zika virüsü ve Batı Nil virüsü gibi dünyada insan sağlığını çok ciddi şekilde etkileyen viral hastalıkların yaban hayatı ve/veya hayvan ile ilişkili olduğu görülmektedir. Bunun dışında Şarbon, Tüberküloz gibi birçok bakteriyel ve birçok paraziterzoonotik hastalıklar insanları etkileyerek toplumda korku ve paniğe neden olmaktadır.
Hayvandan insana geçen (zoonotik)200 den fazla hastalığın varlığı göz önüne alındığında hastalıklarla mücadele amacıyla dünyada “Tek Sağlık” konsepti ortaya çıkmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından “Tek Sağlık” konsepti adı altında insanlar, hayvanlar ve çevre için sağlık hizmetlerinin her alanında disiplinlerarası işbirliklerini ve iletişimi genişletmek için dünya çapında bir strateji oluşturulmuştur. Ayrıca, ortak ve hızlı hareket edilmesi, etkin kararların verilmesi için çalışma komiteleri de kurulmuştur.
Son olarak bu üçlü yapı tarafından “Üçlü Zoonoz Kılavuzu” (TZG) oluşturulmuştur. Bu kılavuzda sunulan Tek Sağlık yaklaşımının kullanılması, ülkelerin sınırlı kaynaklardan en iyi şekilde yararlanmasına yardımcı olmakta ve küçük üreticilerin geçim kaynakları, zayıf beslenme, ticaret ve turizmin kısıtlanması gibi dolaylı toplumsal kayıpları azaltabilmektedir.
Ülkelerin bu kılavuzu kullanarak; çok sektörlü, Tek Sağlık koordinasyon mekanizmaları, stratejik planlama ve acil durum hazırlığı, gözetim ve bilgi paylaşımı, eşgüdümlü soruşturma ve yanıt, zoonotik hastalık tehditleri için ortak risk değerlendirmesi, risk azaltma, risk iletişimi ve topluluk katılımı, işgücü geliştirme konularında ulusal kapasitelerini arttırabilecekleri kılavuzda belirtilmiştir. Tek Sağlık yaklaşımları ile sektörler ve disiplinler arasında birlikte çalışarak insan ve hayvan hayatları kurtarılır, geçim kaynakları sağlanır ve küresel sağlık sistemlerimiz sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilir.
Koruyucu hekimlik, veteriner hekimlerin en önemli hizmetlerinden biri olup, hastalıkların hayvanlara ve insanlara gelmeden önce gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktadır.
Yine yaban hayvanı ticaretinin yasaklanması hem yaban hayatının korunmasında hem de hastalıkların yayılımının önlenmesinde etkili olacaktır.
Ülkemizin, COVID-19 salgınında verdiği kararlar bu işi ne kadar ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir. Salgının, ülkemizde yayılmadan gerekli önlemlerin aktif hale getirilmesi olası bulaşma riskini düşürmüştür. Veteriner Hekimlerin viral hastalıkların teşhisi, epidemiyolojisi ve karantina önlemleri konusunda çok büyük tecrübeleri bulunmaktadır.
Veteriner Hekimler, Zoonotik hastalıklar konusunda hayvanlarda yaptıkları çalışmalar ile sağlık camiasına ışık tutup erken uyarı yaparak önlemlerin alınmasını sağlamaktadır. Buna geçmişte viral bir pandemi olan sığır vebası örnek gösterilebilir. Bu hastalıkla, daha dünyada yok iken yerli aşısı üretilerek mücadelesinde başarılı olunmuş ve hastalık, ülkemizde ve tüm dünyada eradike edilmiştir.
İleride ülkemizde ve dünyada ortaya çıkacak zoonotik hastalıkların yayılımının erken safhada önlenmesi, gerekli hazırlıkların önceden ve hızlı bir şekilde yapılması için beşeri tıp hekimleri ve veteriner hekimlerin içinde olduğu bir yapının oluşturulmasına ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Başarılı ve hedeflenen “Tek Sağlık” uygulamaları için, gerek Sağlık Bakanlığı, gerekse Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde yeni bir yapılanma zorunlu hale gelmiştir. Bunun için Sağlık Bakanlığında acilen Veteriner Halk Sağlığı Başkanlığı kurulmalıdır. Sağlık bilimleri alanında yüksek lisans diploması ile mezun olan veteriner hekimler’in modern dünyada olduğu gibi istihdam edilmeleri zoonoz karakterli salgınların takibi, kontrol ve önlenmesinde oldukça önemlidir.
Hayvan sağlığı, Hayvan Refahı, Veteriner Halk Sağlığı, Çevre Sağlığı, Gıda Güvenliği, Sınır Aşan Hastalıklar ve Biyogüvenlik gibi konularda etkin, yetki ve sorumluluk kargaşası yaşanmayan, bütüncül, motivasyonu yüksek gelişmiş ülkelerde olduğu gibi uluslararası sözleşmelere, kurallara ve kabullere uygun Veteriner Hekimlik Otoritesinin yani Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde oluşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Ayrıca Büyükşehir belediyelerinde Veteriner işleri Daire Başkanlıkları, diğer İllerde Veteriner İşleri Müdürlüklerinin ihdas edilmesi gerekmektedir”