‘’Allah’ın dinini tebliğden vaz geçmem için, güneşi sağ elime, ay ı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu davamdan vazgeçmem! Ya yüce Allah, onu bütün cihana yayar, vazifem tamam olur yahutta bu yolda ölür giderim.’’ (İbnü-l esir)  

 Fikirlerine inanmış, o uğurda pusulası sapmadan, her türlü engeli aşarak hedefe emin adımlarla yürüyen, çıkacak her türlü zorluğu göğüsleyen, işkencelere, zulme karşı direncinden hiç bir şey kaybetmeyen, davası için kendilerine sunulan dünyalık tüm rütbeleri ve makamları reddeden, o uğurda şehadeti göze alan kimselerdir.

Tarihte, birçok lideri incelediğimiz vakit inandıkları yolda samimiyetle yürüyen benlik davası gütmeyen, maddiyatı değil maneviyatı kendine düstur edinen, inandıkları yolda serden geçmeyi göze alan bir çoğunu görebileceğiz. Günü kurtarmak için çalışan birçok ülküsüz insan maalesef tarihin çöplüğünde kaybolmuştur.

Günümüzde siyasi kariyer yapıp kendilerini pazarlayan, kapı kapı dolaşanların birçoğu ne gariptir yok hükmünde insanlar. Davasına inanan kimse o uğurda her türlü saldırıyı göğüslerse dava adamı olur, yok en ufak bir baskı ile kıblesini değiştiriyorsa ki günümüzde saymakla bitiremeyiz maalesef çok, onlar gündelikçi dava adamlarıdır. Bir siyasi hareketin içerisinde filizlenip boy verdikten sonra, kendini üstün vasıflı sayarak pazarda görücüye çıkıyorlar haraç mezat maalesef kendilerini pazarlıyorlar.

Siyasi geçmişimizde bunların örnekleri sayılamayacak kadar çok, ancak tuhaf olan kendilerini tarif ederken gittikleri yerin etiketi ile değil de, geldikleri yerin ismini kullanmaktalar, oysa gerçekten kariyeri olan vasıflı insanlar duruşları ve ahlaki yaşantıları ile kendi benliklerine itibar edilir, saygı gösterilir, davet edilir. Siyasi tarihimize göz attığımız vakit yaşanmış bir çok olayla karşılaşacağız, yakın tarihimizde 15 vekilin zoraki iskan ettirilmeleri gibi, 1978 kurulan motel hükümetinde yer alan sözde dava adamları 11 vekil makam ve mevki hırsıyla hareket ederek sözüm ona davalarının takipçisi olmuşlar ve bir önceki iktidarı yıkmışlardır. İstifa ederek gittikleri partinin hangi şartları sizleri inandırdı, davadan vaz geçirdi? Bunlar yaptıkları eylem doğrultusunda davalarına bağlı oldukları için her yerde savunurlar, ama kırk yamalı bohçaya benzerler çevreyi ne kadar etkiler, yada aksi tesir eder oda muamma.

Dava adamı hiç bir vakit yere düşmez, kaybetme korkusuyla hareket etmez, hedefe emin adımlarla ilerlerler, yeter ki dava şuuru bünyesinde zuhur etsin, tabiiki nefis ağır basıp başka istikametlerede yelken açarlar, bu tiplerin dava inancı, fikir hareketlerinde asla yeri olamaz, her ne olursa olsun ön planda aradıkları menfaat veya çıkar ilişkileri, öncelikleri olur, asla Allah davasının neferi olamazlar.

Günümüzde birçok siyasi bu gaye üzerine hareket etmektedir, ancak bu tip hareket edenlerin başarı oranı çok düşüktür, belki ilk doğuşta insanlara cazip gelebilir, ancak bilinçli hareket edenler asla inandıkları davaya ölünceye kadar sadık kalırlar. Bir zamanlar sıfat verilen bir makam işgalcisi ‘’ Her halkın devlet kurma hakkı vardır; her devletin toprağını koruma hakkı. Meselenin düğümlendiği nokta burasıdır.

Türkiye’de ayrı devlet kurmak isteyenler bunu zor kullanarak elde etmelidirler. Uyduruk hikayelere gerek yok, yensinler devletlerini kursunlar.’’(S.Başaran) Bu sözü sarf eden bir çok ülkücü kurumda görev verilen sözde dava adamı, demek ki hiç hisse kapmamış, dava nedir bilmeyen abuk, subuk demeçler veren dengesiz, serseri mayın, anlamak ve anlayabilme kabiliyeti törpülenmiş, sadece üzerindeki etiketi kullanan zavallı. Ne demiş büyük dava adamı, inanmış, engelleri yara, yara hareketi sırtlamış milyonlara mal etmiş büyük başbuğ; ‘’Sizlere kolay bir başarı vaat etmiyorum. Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar. Bu yolda karşınıza menfaat teklifler, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacaktır. Bu çetin yola dayanabilecekler, bizimle gelsinler.

Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inanalar kafilemize katılsınlar. Bu hareketi sırtlandık, hedefe doğru yürüyoruz. Bana bu şerefi verenlere teşekkür ederim. Düşüncelerimizden taviz vermeden, sapmadan yürüyoruz. Eğilmeden, eskisinden daha hızlı olarak hedefe koşuyoruz.

Bizler, geçici ikballere, menfaatlere yenilmedik. İnanmış kişiler yenilmez. Bu ruh ve şuurla gidiyoruz İstikbale inanarak ve güvenerek bakınız. Hedefin alınacağından asla şüphe etmeyiniz.’’ (A.TÜRKEŞ. 9 ışık 13. sayfa) Bu hareket içerisinde etiketlenip paye alanlar ve nereye giderlerse gitsinler, etiket üzerinden her gittikleri yerde kendilerini ön plana çıkartanlar, inanmayanlar, korkaklar, gündelik menfaat güdenler, ne yazık ki zaman içerisinde eriyerek yok olmaya mahkumdurlar.

Dağlarda uluyanlar, en üst vazifeye getirilip gelip geçenler, yuvayı terk ettikleri an, ne yaparsa yapsınlar unutulmaya mahkumdurlar, çırpınsalarda, geri gelselerde asla eskisi gibi olmaz. Herkes yürüdüğü yolu iyi seçsin, çünkü bugün yarın olmayacak geçmiş geride kalacak, leke üzerinize sıçradıysa, temizlikçi dahi temizleyemez.

 Her beden dava için yürümez, kimi nefsinin esiri olur, kimisi inanmışların yolunda zafere doğru koşar, hangi zorluk olursa olsun yeter ki imanı kavi, inancı pek olsun, mutlaka hedef varacaktır. Zorluğu olmayan zafer, zafer değildir, emek olmadan zafer asla mümkün değildir.

‘’ Kutlu davamız kolay değildir; zaman gerektirir, yürek gerektir, sabır, fedakarlık, tahammül ve hatta acı gerektirir. Dava ahlakı dediğimiz budur.’’ (Dr. Devlet Bahçeli)

                                     ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                                 Namık GEDİK