‘’Kahramanlar bedel sırasında en önde, ödül sırasında en arkada duranlardır.’’ (A. Türkeş)
Yaşadığımız hadiselerde kimse kendini sorumlu tutmuyor, aksine veryansın ediyorlar. Yapılan hataları üstlenmiyor, ayrılmayı, sorumluluktan kaçmayı seçen gafiller meydana çıkan durumdan kendilerini kabahatleri yokmuş, sütten çıkmış ak kaşık gibi caka satmaktalar. Bunlar zoru görünce tüyenler.
Bir hareketin başarısı azim ve kararlılıkla olur, elbette bu yolda sıkıntılar, engeller, mani olmak isteyenler, işlerine gelmeyip köstek olanlar olacak, yaşamımızın her evresinde karşılaşacağız, mesele kendimizi buna hazırlamamızdır. Zorlukların üstesinden gelecek, sıkıntılara göğüs gerecek planları başlamadan yapmamız başarının ilk adımıdır. Bir hareketin vücut bulabilmesi o yolda yürüyenlerin inanmışlığından geçer, en ufak pürüzde vaz geçersek hiç bir girişimde başarı olmaz. Düşünün kurtuluş savaşını neyimiz vardı, 7 düvelin topu tüfeği, gemisi, uçağı vardı, ancak bizim imanımız tamdı.
Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda ve öncesi malum mandacılar, himayeciler türedi, şiddetli bir şekilde savundular, ancak kararlı tutum ve davranış o düşünceleri bertaraf etti. Siyasi tarihimize şöyle bir göz atalım teşkilatın kurulması ve şekillenmesi ile bencillikler de hat safhaya ulaştı, muhalifler türedi, fikir hareketini ikiye bölmeye kastedenler çıktı (kurtçu, hilalci) maksat kendi egolarını tatmin etmek, büyümeyi sekteye uğratmak.
80 ihtilali öncesi bizlerden paye alanlar, bizim olan etiketi başka mecralarda kullanmaya kalktı, adres yeni, elbise eski, daha sonraları el öpüp, diz kırıp görüntüde doğru, dürüst, ancak içten pazarlıkla biraz palazlanınca, namda yapınca başka sulara yelken açtılar, ama ne gariptir hepsi eski etiketini kullanmakta. Giderlerken bir ton bahane uyduranlar eleştirdikleri kapıları aşındırdılar. Biri mektup yazıyor ve ‘’ CHP ile özdeş parti suçlamalarına çanak tutan bir anlayış sergilenmiştir.
İçinde maneviyatı barındırmayan bir milliyetçiliğin halk tarafından CHP ile aynı kategoride değerlendirildiğini fark edemeyen bir siyaset tarzı bu hareketi iktidara taşıyamaz.’’ (M. Yavaş 23 Mart. 2011) Kongreyi kaybeden miras yedi hemen parti kurdu, başarılı olamadı ona rağmen kapılar açıldı, sonra terk etti. Kimini grup başkanı, genel başkan yardımcısı yaptı tatmin olmadılar birer birer nadasa kaldılar harmanda olmayan ekini dövdüler, kimine rütbe verdiler dağlara çıktı, ihanet ettiler en acısı da solun ne kadar TV kanalı varsa boy gösterdiler. Birini bölgemizden vekil yaptık daha geçen gün Halk TV’ de salyalarını akıttı….
Saymakla bitiremeyiz.
Tavsiyem sizler kendi benliğinizle varolun boyunuzu görelim, o vakit yüzünüze kim bakacak. Yazıyorlar çiziyorlar ama kendilerini hiç eleştirmiyorlar, tuhaf olanda bu. Sosyal medyada bunlardan birisi birlikten, beraberlikten dem vurmuş, sanki kovmuşlar mübarek hani Aşık Reyhani’ nin bir sözü var ‘’ oğlum sen aya gittinde yelelerinden tutup aşağı ben mi çektim’’ kaçan, yükün altına girmeyen, mücadeleyi yarı yolda bırakan yine siz, peki beyler ne yapmak lazım ki firar etmeyin, tuhaf olan siyasi tarihimiz içerisinde en çok devşirilen MHP de hasbel kader bulunanlar. Birisi bir kongre konuşmasında bakın kendini nasıl tarif ediyor ‘’ Başta ben olmak üzere bu partiden ayrılmak isteyen tek kişiye bile kararını değiştirmesi noktasında tek bir kelam sarf etmedim. Çünkü ben siyaseti gidenlerle değil, kalanlarla yapacağına tecrübe ile sınanmış birisiyim. Buradan bir kişiyi kaybedersem sabaha kadar uykusuz kalırım ama gidenler gittiği yere gitsinler. Cehennemin dibine kadar yolları var. Siyasi cennete gittikleri kanaatini de taşımıyorum. Elbette ki ödeyecekleri bir bedel var. Demokraside bu bedelleri millet ödetir.’’ (M. Dervişoğlu) Ne güzel bir tasvir, mükemmel, acaba sormak lazım siz bu tanımın neresindesiniz, zira sizde bir yerlerden gittiniz, bulunduğunuz yer cennet mi, cehennem mi?
İnsan karşı tarafa irdelemeden önce kendisini tartması gerek. Geçmişi unutsanız, silmeye kalksanızda o sizin peşinizi bırakmaz, her fırsatta vicdanınızla test eder. Dil her sözü söyler nereye gittiğine bakmaz, onu biz beynimizde tartacağız. Unutma dün yediği herzeler gelir seni bulur, ne ektiysen onu biçersin.
Gaspıralı’nın dediği gibi ‘’ Dilde, fikirde, işte birlik’’ kendinize sorun bu sözün neresindesiniz. Eleştirmek kolay, uzaktan sevmek gibi, e gelde içine gir, hiç bir kimse tos pembe hayat vaat etmiyor, budaksız ağaç, dikensiz gül olmaz. Bedel ödenmiş bir davayı hırpalamak, yok etmeye çalışmak kendi bindiğiniz dalı kesmek demektir.
Şu benliği üzerimizden atıp, kabaran nefislerimizi zapturapt altına alırsak, şahsi ikballerden kurtulup Türk İslam ülküsü dersek, o vakit önümüzde hiç bir engel kalmaz. Dün sizlerin varlığı devletin teminatı sözünü tekrar ettirebiliriz, yeter ki birlik olalım. Her ne olursa olsun dün düşüncemize doğrultulan namluların kimlerin elinde olduğunu unutmayalım.
‘’ Sebepsiz gidene üzülme. Çürük olan meyve ağaçtan çabuk düşer.’’
(Sadi Şirazi)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



10 Kasım Mevlit Hizmetleri A.Ş.
Köşe Yazısı / Çok Şaşırıyorlar
Köşe Yazısı / Esnaflar
Köşe Yazısı / Öfke
Allah’a Yürüyüş ve İnsanlığa Dokunuş
