’Edep olmadıkça asaletin, güven olmadıkça sevginin, adalet olmadıkça yönetimin, cömert olmadıkça zenginliğin, alçak gönüllü olmadıkça makamın bir faydası olmayacaktır’’ (Hz.Ömer)

Ülkemiz son yıllarda ekonomik yönden sıkıntılı bir dönem geçirmekte, elbette bu geçici, şayet düzgün ve istikrarlı bir yol izlenirse, bu zor günler de atlatılacaktır. Bir ülkenin gelişmesi ithalatın azalması, ihracatın ve üretimin artması ile orantılıdır. Halkın refah seviyesi yükseltilirse huzurlu, mutlu, müreffeh bir toplum olur.

Ekonominin düzelmesi için türlü fikirler ortaya atılmakta, uygulanması için azimle çalışılmaktadır. Geçmiş hükümetlerde birçok kez ekonomik krizler oldu, çeşitli önlemler alındı ancak hepsi kalıcı değil geçici oldu, ara, ara yeniden nüks etti. Devalüasyonlar oldu, paradan sıfırlar atıldı, dervişler geldi, geçti ancak tam manası ile başarı elde edilemedi. Elbette bir takım sorunlar çözüldü, dünya bankasına olan borç kapatıldı, bir daha borç olmadı. Emperyalizm devamlı surette sömürmek, halkı acziyet içinde çaresiz bırakıp geleceğe karamsar bakmayı temin etmekte, iktidarı seçmenle karşı karşıya getirme gayreti hasıl olmaktadır.

Mali açıkların halkın üzerinden kapatılmaya çalışılması doğru bir gelir kaynağı değildir, bu basite indirgenmiş geçici bir tedbirdir, zira sonu yoktur. Ülkemizde sanayii ve tarımı aynı anda paralel geliştirirsek ve dış pazar temin edilirse o vakit sıkıntılar aşılır, yatırımlar peş, peşe gelir.

Şuan elbette var, yabancı sermaye giriş yapıyor, otomobil devlerinin ülkemizde tesis kurup üretime geçmesi hem istihdam yönünden, hemi de ekonomiye girdi bakımından bayağı katkısı olacaktır. Açıkların vergi veya benzeri tedbirlerle kapatılması günü kurtarma olur, yarın için umut vermez, somut elle tutulur argümanlar hem gelecek, hemi de refah bakımından sağlam adımlar atılmasına sebep olacaktır. Savunma sanayiin gelişmesi elbette hepimizin canı gönülden isteğidir, ancak bunun belirli bir kesime indirgenmesi haksızlıktır, aynı şekilde deprem vergisi adı altında otomobili olanların çifte vergi alınması gibi, toplumun genelinin sahipleneceği her kesimin karşılayacağı formüller olması adil olduğu gibi, ters tepkiye de neden olmaz. Bu tip düşüncelerin hayata geçirilmesinde en önemli kriter adaletli davranmak olacaktır, zira insanlar kendi alınterleri ile kazanımlar elde etmiş, bunu adil olmayan tahsilatla yaparsak büyük tepkilere neden olacaktır.  Batının mezarlılardan, tv den, sabit telefondan, uydu antenlerinden, ev hayvanlarından vergi aldığı gibi yapmayalım, insanı bezdiren, huzurunu kaçıran düşüncelerden vaz geçelim. Elbette ülkemizin kalkınması gelirlerin yüksek olması ile orantılıdır ancak bir kesimi mağdur edip, başkasını ihya etmeyelim. Geçmiş dönemlerde hükümetler KDV adı altında vergi koydu, fakat bu vergiyi esnaf değil maalesef tüketiciye ödettirdiler, alınan malın üzerine ilave zam yaparak Kdv içinde diyerek yıllarca vatandaşı soydular.

Ülkemizde çok yönlü kontrol yapılmamakta, bu fırsatçıların iştahını kabartmakta, ürünleri aldıkları fiyatların kat kat üzerinde perakendeye sunmaktalar, Pazar yerlerinde kontrolün olmaması, belediyelerin tam manası ile hizmet vermemesi, veya bilerek zamlı tarifeden satılmasını teşvik edip halkı iktidarla karşı karşıya getirmesi hali hazırda yapılan işlemdir.  Yakın çevre il veya ilçelerden esnafın Pazar yerlerinde satış yapması engellenmiş, arz azalmış talep fazla fiyatlar aşırı derece fırlatılmıştır. Bu hal ve hareketler zuhur ettiği müddetçe istediğiniz kadar enflasyonu düşürün yine aynı istikamette satışlar yapacaklardır. Zincir marketlerin yönetimi ve sahipleri, çalışanları baştan aşağı irdelenmeli terör örgütü ile intisaplı olup halka kazık atanlar gerekli cezaya çarptırılmalıdır. Lüks hayat içerisinde yaşayan, sahillerde maliyetin kat kat üzerinde arz edenler o fiyatlar üzerinden vergilendirilmelidir ki ceplerine bir şey girmeyeceğini anlasınlar ve bir daha böyle bir harekete teşebbüs etmesinler. Bu ülke hepimizin, geminin içinde hep beraberiz, elbette batarsa birlikte batacağız, gayemiz hırpalamak, yok etmek değil ancak adilane tavır ve icraat beklemekteyiz, asla bir kesimi mağdur edip diğerini es geçemeyiz. Taşın altına herkes elini koyacak ve yükü birlikte sırtlayacağız, bunun için mevcut yükün eşit bir şekilde dağılımı toplumun tamamını memnun edecektir.

Gariban ve dar gelirli korunmalı, karaborsa yapanlar bunların faturasını ödemeli. Daha önceleri soğanın, domatesin v.s lerin düşük fiyattan piyasa sürülmeyip derelere dökülmesi, dolayısı ile iktidar çadırlarda açtığı satışlarla yapılan stokçuluğun önüne geçtiği gibi yine aynı uygulama, icra edilmeli.

 Toplumun sağlığı, alım gücünün yükseltilmesi, eşit ve adil bir dağılımın yapılması inancımız ve töremiz gereği ve bunun aksini düşünenler süte su katmış sayılır, kendini ve çevresini aldatır, bu ancak Allah korkusu olmayanlarda vücut bulur. İradesini satmış, vatan, millet sevdası olmayanlar sadece ve sadece menfaatkari üzeri hareket ederler, zamanla toplumda karşılığı kalmaz.

‘’ Tamahkar aç gözlü olma, kalbin katı ve kara olur. Çok mal artırmak için hasislik (cimrilik) yapma’’ (İmam-ı Gazali)

                                      ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                          Namık GEDİK