‘’ Enfal suresi, 27. Ayet: Ey iman edenler! Allah’a ve Peygambere ihanet etmeyin. Sonra bile bile aranızdaki emanetlere de ihanet etmeyin’’
‘’İyi insanı secdelerden değil, doğru sözünden ve emanete ihanet etmemesinden tanırsın’’ (Hz. Ali)
Emanet; emin olmanın, güven ve itimadın tescilidir. İnsanlık aleminde en büyük vasıftır. Hani derler ya ‘’ söz senettir’’ işte tamda tarifi budur. Toplumlar, devletler ve insanlar arasında ki ilişkiler de, sulh, ün tesisinde en önemli husustur. Savaşları önleyen, husumetleri ortadan kaldıran, ilişkileri seviyeli duruma getiren samimiyettir.
İnsanların her ortamda sırtını dayayacağı malını, canını ve mukaddesatını teslim edeceği emin kişilerdir. Savaşta, barışta, yanıbaşında destek olacak, meydana gelecek boşluğu dolduracak, sırtını dayanacağı dost, sırdaş, yarendir.
Bir fikir hareketi düşünün çilesi, işkencesi, mağduriyeti ile vücut bulmuş, zorlukları birlikte bertaraf etmiş kendi iradeleri ile dimdik ayakta durmuş, adına dava denmiş, az iken çoğu yakalamış, makam, mevki, menfaat gütmeden sadece ve sadece gerçek makamın sahibi ALLAH’ın rızasını güden dava insanları.
Hani bir topluluk düşünün içerisinde zayıf iradeli, menfaatçi, yalancı, riyakar, sözünde durmayan, albeni arayan, toplumda itibar görmek için yer işgal edenler bunlar hareketin yıldızı parladığı müddetçe samimi olanların önüne geçer ondan daha fazla savunucu olurlar, fakat öyle bir zaman gelir ki geri kalındığı vakit kendilerine başka yerlerde makam ararlar.
Nefislerini körlemek arzu ve isteklerini gerçekleştirmek için her kılığa girerler her devrin adamı olurlar, onlar için ahde vefa, liyakat, samimiyet ve emanete sahip çıkma yoktur, zoru görünce kaçan, rahatı görünce kendini ön saflara atan asalaklardır. Ülkücü hareket bir çok sıkıntı ve ızdırabın girdabından geçerek bugünlere geldi, güzergahımızda bir çok insan kervana katıldı, bir çoğu sıkıntılı zamanı görünce saf değiştirerek sapık yollara döndüler, dalkavuk oldular ve netice itibarı ile tarihin çöplüğünde kaybolup gittiler.
Üzüntümüz bu davanın feyz ve bereketinden istifade edip isimlerini bilbortlara yazdıranlar hiç geriye dönüp baktınız mı, ne bıraktınız, kimler nerelerde, sizler rahat makamlarda safa sürerken birileri bu davanın bedelini ödedi dolayısı ile sizler emanete ihanet ettiniz, elbette bu ihanetin bir bedeli olacak, yukarıda yüce yaradanın belirttiği gibi hesabını kat kat vereceksiniz bundan kurtuluş yok.
Bazıları hareketin etiketini kullanarak bir yerlere geldiler ancak makamlara oturunca geldiği yeri unutup sırtlarını döndüler, şöhret başlarını döndürdü.
Unuttukları bir husus var bu dava dualı olduğu kadar beddualıdır da, onmayacaklar, ihanetin bedeli ağır olacak, şehitlerimin ve gazilerimin ahı tutacak iflah olmayacaklar.
Dün bey olanların şimdi esamesi dahi okunmuyor, okunmayacak bu gün olmazsa yarın huzuru mahşerde hesabı görülecek.
1990 yılı bizim ocak Gülhane parkı girişinde idi, devamlı ziyaret eder elimizden geldiği kadar yardımcı olurduk, bir avuç insandık, bir gün başkan odasına çağırdı ve bir tüzük ve üye kayıt formu verdi bu Başbuğumuzun emri sen şu kuruluşlarda üye kaydı yapacaksın buralar da şu kişilerle görüşeceksin dedi.
AKM den randevu aldım gittim, yuvarlak bir masa etrafında kalabalık bir grup, verilen ismi söyledim adam ayağa kalktı buyurun benim oturun dedi.
Kısa bir tanışma faslından sonra konuya girdim izah ettim genel merkezin talimatı vakıf (Kamu Çalışanlar Vakfı) kuruluyor bizde üye kaydı yapıyoruz, uzun boylu esmer sert mizaçlı bir arkadaş ayağa kalktı.
-Sen kimsin, bu evrakları sana verdiler dedi.
-Siz kimsiniz – ben eski ocakcılardanım biz varken neden sen?
Hemen izin isteyerek telefon ettim ocak başkanına durumu izah ettim arkadaşı istedi- bu emri Başbuğ verdi bizde vazifeyi arkadaşa verdik sahi siz kimsiniz –kendini tanıttı –başkan neden teşkilata uğramıyor hal ve hatır sormuyorsunuz?
Vazife (N.Gedik) arkadaşımızındır.
Sonra ben kendimi takdim ettim sizin gibi bende ocak yöneticiliği yaptım lakin şimdi biz neferiz vazifeyi yapanların emrindeyiz dedim.
Kibir, nefsin ve egosu maalesef davanın önüne geçmiş kendini teşkilat üzeri görüyor nihayet kalabalıklara karıştı unutulup gitti, ismi dahi zikredilmedi.
Mesele işgal edilen makam değil, elbette o makamlar değişecek yenileri gelecek ancak hizmet noktasında bıraktığın iz ve durduğun yer sana gerekli saygıyı getirecektir.
Hizmeti egoyu tatmin etmek, benlik gütmek için değil ALLAH rızasını gözeterek ve de arkanı dönüp baktığın zaman senin için şehit ve gazi olanları göz önünde bulundurarak vazifeyi layıkı ile tamam edeceksin, takdir ALLAH’tandır.
Koca Yusuf bir günde 40 güreş yapar, baş edemeyeceklerini anlayan güruh ona yenilmesi için para teklif eder ‘’ Ben arkamı dönüp baktığım zaman Türk milletini bana bakar görüyorum ‘’ der ve reddeder.
Dava demek maddiyat, menfaat, makam değil hakkın rızasıdır.
İsimleri maziye karışmış bir çok insan var lakin hiç biri tarihe not düşemedi, esen rüzgarın şiddetine dayanamayıp savruldular, sahte güneşin ışığına kandılar Hasan Sabbahın haşhaşilerine benzediler. Sohbetler esnasında her iki lafın biri biz eskiler egosu sıkıntı çıkarmaz mı, peki davanın seyri içerisinde sürekliliğin devamın da yeni katılanları yok saymak olmaz mı? Yeri ve zamanı gelince genç nesillere yer verip yol göstermek gerekmez mi?
Bu eğoyu törpüler birliği tesis eder ahde vefa o vakit tavan yapar ilgi ve alaka perçinlenir. İnsan değerini kendisi yaratır elinde bulunan mensubiyet duyduğu yerin kural ve kaidelerine uyar o doğrultuda kendini geliştirip toplum menfaatine hizmet ederse hem ALLAH rızasını kazanır hem de toplum içerisinde değeri olur.
Çevremize şöyle bir bakın bu tip ülkü devleri göreceksiniz etikete ihtiyacı olmayan ‘’ Taş yerinde Ağırdır’’ sözüne adeta gönderme yaparcasına vakur bir şekilde teşkilatının ve davasının emrinde olanlar, unutulmaz. Hatıraları destansı hikayelere döner dilden dile dolaşır.
Mesele hakkın rızasını kazanmak, yarın huzura varıldığında hesabı layıkı ile vermek ve bu uğurda şehit düşenlerin yüzlerin vazifeyi yapmış onlarak layık olmaya çalışmış birisi olarak çıkmak ve gelecek nesillere iz bırakmak.
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Küçük meyve için,
Dalı incitme gönül. (Yunus Emre)
ALLAH’A EMANET OLUN /Namık Gedik