Bilgi, beceri, tecrübe gençliği yarın sorumluluk üstlendirdiği gibi, devlet idaresine kadar götürür.
Mesele idrak edebilmekte, birileri adlandırıyor, moda olsun diye batının güzellemelerini ülkemizde gençliğe empoze ediyor.
Tarihin her döneminde gençlik var olmuş kimi zaman adını altın harflerle yazdırmış, o günlere baktığımız vakit şu veya bu kuşağı göremiyoruz.
Alimler, veliler, ilim ve bilim adamları yetişmiş buluşlar, icatlar yapılmış fakat ne gariptir bunların kuşağı olmamış.
21 yaşında çağ açıp, çağ kapatan Fatih Sultan Han acaba hangi kuşatandı, o devrin çok iyi yetişmiş alim, komutan, bilim adamı, mucit ve Avni mahlası ile şiir yazan hakan hangi kuşaktandır?
Karate, tekvando, judo demiyorum, hani şu batının deyimi ile z kuşağı. Haydi kabul edelim böyle bir kuşak var olsun, peki bundan sonra ne diyeceğiz x kuşağımı, ya daha sonra, dünya var oldukça kuşaklar nesilden, nesile aktarılacak mı?
Harfler bittiğinde, sonra iki ve üç haneli yani xy, sonra xyz mi diyeceğiz?
Bu böyle devam ederse korkarım 29 harf bitecek, sonra imla işaretlerine sıra gelecek bu uzar gider.
Gençliği bu şekilde oyalama yerine, yarını, ilimi, irfanı anlatamazsak elimizdeki mevcut harflerden de olacağız. Batı bir figür kullanıyor modaya uyalım diye bizde de taklit ediliyor. Malum her canlı doğar, gelişir ve büyür ilmin ve bilimin gelişmesi ile elbette bir takım hareketler, tavırlar, davranışlar değişecektir, lakin mazisi olan topluluklar bu gelişmeye ayak uydururken, kendilerini güncellerler, işte o zaman çağın gidişatına ayak uydurulur. Taklitlerle, yapmacık hareket ve davranışlarla ilerleme asla olmaz. Taklit eden milletler dejenere olarak tarih sahnesinden silinir, asimilasyona uğrar.
Yazılı ve görsel, sosyal ve medya iletişim araçları milletlerin temel esaslarını gelenek görenek ve ananelerini bozucu yayınlar yaparsa millet olgusu içerisinde kaos yaratırlar, ama gelişim ve adaptasyon milli konularda hassasiyet gözetir, zamana uygun olarak güncellenirse gayet güzel olur.
Bugün Asya’nın bir ucunda mevcudiyetini devam ettiren Japonya ilimde, bilimde ve teknolojide toplum kural ve kaidelerini bozmadan günün şartlarına uygun hayatlarına devam etmektedirler.
Gençlik elbette kendini arayacak, ancak bu arayış dışarıda değil içeride olmalı, evvela milli kültürü işlenmeli, zenginlikleri tanıtılmalıdır.
Kokuşmuş aile yapısı tarumar olmuş bir batı idol olarak seçilmemeli zira onların hayat tarzı ile yüce milletimizin hayat tarzı bir değildir.
Gençlik elbette bir millet için önem arz eder bilhassa gelecek çağlara milli bütünlük içerisinde ilerlemesi, kendi benliğini koruyarak var olmak zorundadır. Şayet ilimde,teknikte, bilimde ilerleme olmazsa, teknolojik yenilikleri yakalayamadığı için kabile devleti olarak kalır.
Genç nesillere evvela kim olduklarını, kültürünü, edebiyatını, tarihini iyi anlatırsak herhangi birini taklit etmeyip kendilerini taklit ederler.
Batı aile kavramı bizden farklıdır, genç yetiştiği vakit artık aileden kopar ‘’Avrupa’da aile ortamından mahrum yetişen çocukların okulda daha başarısız oldukları araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçektir. Ayrıca bu çocukların ruhsal sorunlar yaşama ve uyuşturucu madde bağımlısı olma olasılıkları da daha yüksektir.
Bu tarz sorunlara sahip çocukların toplum içindeki oranının artması, söz konusu sorunları bireysel sorun olmaktan çıkarıp toplumsal bir soruna dönüştürecek ve bu da söz konusu toplumun geleceğini tehdit edecektir‘’ Batı çok büyük sorunla karşı karşıyadır.
Evlilik dışı dünyaya gelen çocuklar genelde annenin yanındadır normal bir aile hayatları yoktur, bu ilerde ulusal sorun olarak karşılarına çıkacaktır. Milli duygusu olmayan gelecek kaygısı ve devlet kavramını yok eden bir fikir ortaya çıkacaktır.
Çalışmayan, nemelazımcı, tembel bir nesil batının ilerde çöküşünü hızlandıracaktır.
Milli eğitimde yapılacak çok yönlü müfredat değişikliği ile toplumda Dejenere olmak üzere olan gençliği kurtarmış olur. Kapalı bir toplum değil ancak bir birine saygılı, büyüklerine hürmet, küçüklerine sevgi gösteren bir gençlik oluşmalı.
Bizlere ocaklarda verilen eğitimle TÜRK toplum yapısı ve aile yapısı öğretilmiştir. Bu günde aynı şekilde STK lar ve basın yayın kuruluşları bu konularda ciddi programlar yaparak halka yazılı ve görsel olarak işlemelidir.
Bu milli bir vazifedir, yaşadığımız millet olgusunun korunması ve gelecek yüz yıllara devamı gençliğin ideal ve ilmi olarak gelişmesi bu meyanda milli kimliğin korunması esas alınmalıdır.
Toplumda ahlaki çöküntünün engellenmesi genç nesillerin kendinden emin, kim olduklarının bilinci ile günün teknolojik verilerinden benliklerini değiştirmeden, koruyarak gelişimi sağlaması şarttır.
Ahlaki çöküntünün olduğu bir yerde ilimde, teknolojide ilerlesen ne yazar bunun adına ister z deyin, isterseniz xyzq insanlık onuru ve haysiyeti yoksa adı ne olursa olsun önem arz etmemektedir.
Milletlerin mücadelesinde gençlik stratejik önem arz etmektedir bu yüzdende büyük TÜRK ATATÜRK 19 mayıs, ı gençlik bayramı ilan etmiştir, dünyada bir başka ülkede böyle bir gençlik aktivitesi yoktur.
‘’ Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız’’
‘”Evlatlarım, elinizde her zaman bir kalem olsun. Ama yeri geldi mi de Zülfikar bulunsun.”
Allah’a Emanet Olun /Namık Gedik