Kelime manasına bakarsak birçok anlamı ifade etsede hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Düzenbaz, hilekar, göz boyayan, üstün yetenekleri ile insanları aldatmada mahir kimse.
Ülkemizde birçok yerde karşılaşmak mümkün güncel yaşam içerisinde gerek görsel gerekse bire bir muhatap olmaktayız.
Zamanın alimleri şu nasihatte bulunmuşlar ‘’cahilin aliminden, alimin cahilinden sakın ’’
Şeytanla dahi pazarlık yapıp, iş tutmadan geri durmaz onu dahi yaptığı hilelerle aldatır. Tehlikeli, zarar verebilecek vaziyette.
Menfaati gereği her türlü kılığa girer insanın gözünü boyar kendine inanmalarını sağlar. Bu sanatı sirklerde ve gösterilerde sunanlara bir diyeceğim yok saygım sonsuz, bizim bahsettiğimiz bunlara benzeyen şeytani ruhlu her dala konduğunda rengini alan bukalemunlardır.
Ülkemiz büyük bir kıskacın içerisinde temkinli bir şekilde yoluna devam etmektedir, bu yürüyüşte elbette köstek olanlar, engel atanlar, halkı yanıltanlar olacak, işte mesele halkın bunları görüp itibar etmemesidir.
Ne demiş büyük TÜRK ATATÜRK ‘’İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır’’.
Geçmiş olayları şahsiyetlerin hayat felsefesini, iş birliklerini ve söylemlerini tahlil edelim sonucu çok çarpıcı olacaktır. İşte o vakit ipteki cambazı görecek gereken dersi vereceğiz, mesele bakmak ve görebilmektir. Göreceli değildir tamamen gerçek mesele görmeyeni görür, hale getirmek bu bizim vazifemiz, sizleri aydınlatmak karanlık noktaları aşikar etmek.
İnsanız ve bir noktada inanıyoruz belki saflığımızdan, belki de tam göremediğimizden kanıyoruz.
‘’Bir beldede iki derviş ve bir hizmetkarları var imiş, zikirlerini ve ibadetlerini yapar bir birleriyle ilim dererlermiş, bir gün hizmetkar şeyhine sorar neden sizlerin müridü yok ?
Şeyh ne yapacaksın biz bize yeteriz demiş, ısrar üzerine hazırlan çarşıya, pazara çıkalım, pazarda iki çocuk kavga eder görmüş birinin kucağında bir kuş, o diyor benim, öteki diyor benim, çocuk asılınca kuşun kafası kopar, diğeri ağlar şeyh BİSMİLLAH der kuşun kafasını alır bir tükürükle gövdesine tutturur, etrafta bunu gören ahali tekkeyi doldurur aylarca, yıllarca hizmetli şeyhi göremez bir gün karşılaşırlar şeyhim sizi göremez oldum der, git kasaptan sakatat al gel, hizmetkar gider bağırsak alır gelir, şeyh bağırsağı şişirir beline sarar, millet toplanmış o ben ilk safta olayım şeyhe yakın, diğeri de der kargaşa çıkar, namaz başlar şeyh rükuyu vardıkça zırt eder, secdeye gittikçe zırt eder bu namaz bitimine kadar devam eder selam verirler birde bakarlar ki üç kişiler diğerleri terk etmiş’’ mesele şekil değildir hakikaten inanmak yüzeysel değil kalpten bağlılık, samimiyet gerektir.
2. MURAT zamanında HACI BAYRAMI VELİ’ye tabi olan müritlere de vergi muafiyeti getirilmiş,
‘’– Bana irade getirenleri bugün fî-sebîlillâh kurban eylesem gerektir, diyerek bağlılarını kurban olmaya davet eder.
Toplananlar büyük bir şaşkınlık ve tereddüt içinde adeta dona kalmıştır.
Nihayet biri erkek diğeri kadın iki kişi;
– Başımız sana feda, diyerek Şeyh’in huzuruna varırlar.
Hacı Bayram hazretleri onları çadıra sokar ve oraya önceden konulan bir koyunu boğazlayarak kanlı kılıcıyla dışarıya çıkar. O iki müridin kurban edildiğini zanneden kalabalık, ‘Şeyh çıldırmış!’ diyerek darmadağın bir vaziyette telaş ve korkuyla kaçışır’’ padişahıma söyleyin iki müridim var der.
Halkın inanç ve maneviyatından milli duygularından yararlanarak şaklabanlık yapanlar bir gün aşikar olacaklarını da bilmeleri gerekir.
Bu millet TÜRK milletidir mazluma yunus, zalime yavuz olmasını bilir, eteklerdeki taşlar döküldükçe merhameti intikama dönüşecektir. İp üzerinde istediğin taklayı atsan da, tek ayak üzerinde yürüsen de, havada ağzınla kuş kapsan da gerçeği öğrendiği vakit sonu korkunç olacaktır.
Bir sahilde şehirde göçmen ailenin bir çocuğu 80 öncesi İzmit Kocaelitüpraş Mimar Sinan lisesinde tarih öğretmeni.
Malum 80 öncesi toplum bölünmüş, bunun yanında öğrenci, öğretmen, memur saf, saf örgütlenmiş.
Komünist öğretmenler TÖBDER’İ, ÜLKÜCÜ öğretmenlerde ÜLKÜ BİR’i kurarak teşkilatlanmış.
Elbette milli ve manevi duygulara hazi olanlar ÜLKÜ BİR’de yer almışlardır.
Milli hassasiyetler ve devletin bekası bunu gerektiriyordu, elbette genç nesillerin yetişmesi milli hassasiyetlerin aktarılması, millet olma vasfının gerekleri öğretilmeli idi.
İşte bu işi o dönemde yetişen öğretmenler büyük bir öz veri ile üstlendi. Görev esnasında devletin değil de komünistlerin iftiraları, tehditleri, kurşunlamalarına rağmen o yiğit gönül erleri milli vazifelerini lakıyla yerine getirmişlerdir.
Bu uğurda birçoğu şehit düşmüş ama hiç yılmadan vazifelerine devam etmişlerdir.
Her gün kelle koltukta vazifesini yerine getirmek, öğrencilerine bir harf öğretmenin mutluluğunu yaşamak için var güçleri ile her türlü zorluğu göğüslemişler, bugünki nesilleri yetiştirmişlerdir.
Böyle ulvi bir gayeyi şehit olma veya sakat dahi kalma riskine rağmen azimle, kararlılıkla sürdürmüşlerdir.
Bugün sahnelerde boy gösteren gafillerin, şarlatanların o gün o ulvi gayeye hizmet eden her an risk altında olan ÜLKÜCÜ öğretmenlerin neden yanlarında değildi?
Neden ÜLKÜ BİR’e üye değildi?
Hani siz milliyetçi idiniz, vatan perverdiniz geçmişte bu harekete omuz vermiş cefakar insanlara bunu nasıl izah edeceksiniz?
O günün ÜLKÜ BİR başkanı anlatıyor ‘’ öğretmen odasına gelir komünistlerle oturur sohbet ederdi’’ sordum hocam Meral hanım ÜLKÜ BİR’e üyemiydi hayır cevabını verdi.
Hocamız halen hayattadır birlikteyiz. Öyle bir ülkücü ki gıpta edersiniz birçoğuna taş çıkartır, dün ne ise bugünde aynıdır. (Ömer Faruk Yurtbaşı) Milletin huzuruna çıkıp ben, ben, ben şöyle milliyetçiyim zırvalarına karnımız tok.
İlk önce birilerinin tavsiyesi ile DYP’den dışarıdan içişleri bakanı oldu ve ‘’ DYP ile “Katolik Nikâhı kıydım’’ dedi,
ANAP’la görüştü, ancak bir müddet sonra kurulacak AKP ile flört etti ondanda vaz geçti.
MHP’ye katıldı peki ne demişti ne yaptı ‘’Ahmet Şafak’ın ‘Şimdi size ilke, bilgi, inanç, dürüstlük, karakter, tarihsel liderlik desem ne dersiniz?’ sorusuna Meral Akşener’in ‘Sayın Doktor Devlet Bahçeli derim’’ peki ne oldu da sayın öğretmen övgüden vazgeçti, kim ne vaatte bulundu.
Hani ne derdi ‘’ ben başbakan olacağım’’ İP Genel Başkanı Meral Akşener’in 15 Temmuz işgal girişimi öncesi sarf ettiği sözlerde hâlâ hafızalarda.
Akşener, 15 Temmuz işgal girişiminden önce de defalarca “Yurtta sulh cihanda sulh” kelimelerini kullanmış, daha sonra ise “Ben başkan olacağım” demişti.
Akşener’in yaptığı propaganda Fetöcülerin kendilerine verdiği “Yurtta Sulh Konseyi” ismiyle büyük benzerlik taşıyor’’
İnsanlar bir noktaya kadar toplumun aklıyla alay edebilir, ancak tarih asla yanılmaz mesele derinlere inip dün söylenenleri yaşananları ve olayları bir birine bağlarsak kolay çözeriz.
Bu kutlu dava dualı ve beddualıdır hainlik edenler ihanet içinde bulunanlar asla iflah olmaz. Kılıçdaroğlu diyor ya helalleşelim biz bu harekete gönül vermiş, gazisi, şehidi olan bir kitle olarak davamıza ihanet edenlerle helalleşmemiz olmayacak, hesaplaşmamız olacak.
Bu ip cambazına çanak tutanlar sizleri ÜLKÜCÜ şehitlerin ahı tutacak, geceleri rüyalarınıza girecekler. Kurtuluş ancak tövbede ve af dilemede.
Bu hareket makam, mevki benlik hareketi değildir
İLAY-I KELİMETULLAH, NİZAMI ALEM hareketidir, canı tatlı olanlar katılmasın. Makam arayanlar, kemik peşinde koşanlar, iradesiz olanlar bu hareket içerisinde yer alamaz, ismini de kullanamaz.
‘’Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır’’
ALLAH’A EMANET OLUN/ Namık GEDİK