‘’Bir insanın; şerefi aklıyla, asaleti diliyle, şahsiyeti ahlakıyladır’’ ( HZ.Ömer )
Masallarda mağarada yaşayan tek gözlü, insanüstü canavar, tepesinde tek gözü olan, insanları yiyen, sömüren, huzur kaçıran, korku salan, iri cüsseli devdir. Genelde var olmasa da mitolojik olarak masallara konu olmuş, Avrupa’da ve Asya’da, bilhassa Türklerde anlatıla gelmiştir.
İnsanoğlunun yer yüzüne teşrifi ile bu tip masallar, hikayeler dilden dile yayılmış, onu öldürene de kahraman ünvanı verilmiş. Önüne gelen canlı, cansız her nesneyi yutan, çevresinde ikamet edenlerin huzurunu kaçıran, asalak bir yaratık.
Güncel deyimi ile emperyalist, sömürücü, doymak bilmeyen canavar. Kendine göre adalet, hak talebi, işgal, el koyma velhasıl eşkiyalık fıtratlarında var, direnenleri de tehdit etmekten geri durmazlar. Biz Türk Milleti olarak tarihin her sayfasında yazılı olduğu gibi gittiği yere huzur, barış, adalet getirmiş hiç bir kimsenin inancına, ticaretine, mallarına el koymamış, herkesi eşit görmüş, mutluluk vermiştir.
ABD başkanı ile Ukrayna CB arasında cereyan eden diyaloğu malum tüm dünya gördü, istekler arzular, küçümsemeler maalesef yaşandı. Cüssesine bakarak karşısındakini hor görür, yaratılan durumdan kendine vaziyet çıkartarak sıkışanların acziyetinden istifade etmek ister.
Bu dünde böyle idi, bugünde aynı, ülkesinin açıklarını gerek tehditle, gerekse karşı tarafın zayıf yanını kullanarak dolaylı yoldan işgal ederek gidermektedir. Bir ülkenin yer üstü ve yer altı kaynaklarının başka bir ülkeye peşkeş çekilmesi bir daha hür ve bağımsız olamayacağının delilidir. Dünyanın birçok yerinde batı yıllarca hak ve özgürlükler vaadi ile sömürmüş, ne zamanki güçlü iktidarlar hükmeder olmuş işte o vakit sıkıntılar baş göstermiştir.
Afrika’nın çeşitli ülkeleri batılı emperyalistler tarafından köle ticareti ile başlamış ve 1940 larda yavaş yavaş sona ermeye yüz tutmuş, BM 37 üyeden 127 ye yükseldi, böylece sömürge alanları yavaş, yavaş azalma eğilimine girdi, fakat bunun aksine paramiliter askerler vasıtası ile özgürlük adı altında tekrar başladı, adına hürriyet ve özgürlük denildi.
Bunların yakıtı zayıf ve yer altı ve yer üstü kaynakları bakir olup çıkartma gücü olmayan ülke toprakları.
Sömürü düzeninde olan ülkeler eşkiyaların, tapınak şövalyelerinin kurduğu devletlerdir.’’ İngiltere’de 1730-1760 döneminde din meselesi tartışma konusu; Katolik, Protestanlık, Anabtizm, Püritanizm, İngiliz devleti püritenleri kanun dışı saydı, baskı vardı, yakalananlar takibata uğruyor, onlarda Hollanda’ya kaçtılar, Hollanda’da tutunamadılar, uzak bir memlekete gidip kendi hayatlarını ve dinin inançlarını yaşamak için Amerika’yı seçtiler.
İlk defa Massachusettes’e, Amerika’nın kuzey kısmına, sonra güneye koloni halinde yerleştiler. İlk zamanlar çok bağnaz bir din hayatı yaşadılar, herkesin hal ve hareketini takip ediyorlar, cezalandırıyorlar; öyle bir taasup ve baskı, işte ilk Amerikan kolonisi böyle doğdu.
’’( İnalcık) Daha sonraları İngiltere’nin ağır vergileri ayaklanmalara sebebiyet vermiş ve zamanla eyalet, eyalet bağımsız olmuşlardır. Sömürgeciliğin asıl merkezi olan İngiltere krallığının baskıları bu durumu doğurmuştur. Böyle bir düzen içerisinde Avrupa’nın kalıntıları sirayet etmiş ve önce orada bulunan yerli Kızılderililere baskı artmış, siyah beyaz ayrımı hat safhaya ulaşmış, onlardan sonra kıta ve kıtalar arsı baskılar zuhur etmiş, nede olsa emperyalist ve kapitalist düşünce. Bir ülkenin istikbali öncelikli olarak dışa bağımlılıktan kurtulması, kendi kendine yetebilmesi ve savunma sanayiini geliştirmesi bölgesinde ve çevresinde güçlü, caydırıcı özellikleri olması demektir. İktidarda daha fazla kalayım düşüncesi ile süper devletlerin himayesinde yol yürümek onları arzu ve isteklerine boyun eğmek yani kölesi olma manasını taşır. İç karışıklıklar, kaos, kargaşa, anarşi, parçala böl yut anlamına gelir, bu şekilde zayıf düşen ülkeler tahakkum altında sözde bağımsız ancak özde maalesef bağımlı olmaktadır, tabiki iktidarlarda gününü gün etmekte.
Suriye’nin dününü tasavvur edelim Rusya’ya peşkeş çekilmiş, bölgesinde komşuları ile kavgalı, bir yanı İşit, DEAŞ bahanesi ile ABD tarafından işgal edilmiş ülke. Yönetime bakıyorsun günü kurtarma peşinde halkı muzdarip devamlı surette yıkım olmakta, bugün ise diktatör milletin malını yağmalayıp kaçmış, gittiği yerde gününü gün ediyor, millet kaygısı olmayan ruhsuz bir zevat. Bugün onlara yapılanların güçsüz kalmamız durumunda bize sirayet etmemesi için bir sebep varmı.
Bugüne kadar ülkemiz üzerinde birçok oyun sahnelendi, mezhep, sağ sol, bölücük kavgaları sahadaki etki ajanlarının sahnede yer alıp rol dağıtmaları ile cereyan etti, sebep Türkiye Cumhuriyetinin zengin yer üstü ve yer altı kaynaklarının kullanılmasıdır. Dev doymak bilmez çünkü beyin fonksiyonları o doğrultuda organize olmuş, mutlaka açlığını bu şekilde giderecektir, asla çevresine huzur, mutluluk ve hürriyet vermemişlerdir.
Ülkemizi ilgilendiren ve çevremizde cereyan eden olayları çok iyi analiz ederek, şuan kukla devletlerin ve hükümetlerin düştüğü vaziyete düşmeyelim. Aklıselim davranalım, geçmişte birçok hadise yaşamış ancak en kötü halde dahi zaferle çıkan bir milletiz, bize devlerin, sömürgecilerin gücü yetmez, yeter ki titreyip kendimize dönelim
‘’ Kuvvetini mazluma değil, zalime kullan.’’ (H.Bektaşi Veli)
ALLAH’A EMANET OLUNUZ
Namık GEDİK