‘’ Üzülme! Bu davanın sahibi haktır, hak olan davada zafer muhakkaktır’’ ( N.f.k)
Emeğin, azmin, kararlı duruşun nihayetinde gelen başarı, yapılanlar yapılacak olanların teminatıdır, bu gelecek yüz yıllara ışık olacak, azmin ve liyakatin sonucdur. İçten, samimi, perde arkası pazarlıkların olmadığı, olduğu gibi gözüken, sözünü sakınmayanların becerisi ve çabasıdır. Yarınların ümidi, geleceğin tesisi işte bu yoldan geçmektedir.
Yola çıkarken inanmak ve kararlı olmak hedefe varmanın en büyük emaresidir, çıktığın yolda önce kendin inanacaksın ki samimiyetin çevrende güven yaratsın, doğru olmak, sana itimat edip yetki verenlere verdiğin sözleri tutmak, o yolda ter dökmek zaferi getirecektir.
Karşı cephenin büyüklüğü yanıltmasın, mesele büyük olmak değil, hacmin boyutlarına yanıltmasın, teknik bilgi ve donanıma haiz olmak gerek. Zaferi dışarıda, başkalarının desteği ile edinmek yarın yürütmede yapacağın her hamlenin onayını sana destek verenlerden alacağın anlamını taşır, yani kukla olursun.
Harekete geçmeden evvel planlamasını yapmak, getirisini ve götürüsünü hesaplamak şart, zira yanlış hesabın bir çırpıda tüm emeklerini heba etmesine sebebiyet verebilir. Aceleci veya geç hareket hedefi mecrağından çıkartır.
Büyük şehirler de randevu verirken olumsuzluklar göz önünde bulundurulmazsa yapacağın görüşmelerde itimat yok olur, zamanından evvel yola çıkılıp, önceden hedef noktada olmak karşı tarafta iyi intiba bırakır ve devamlılık arz eder.
Kırılgan olmadan gelecek saldırıları süspansiyon ederek istikametimizde engel teşkil edecek her türlü etkeni bertaraf ederek hedefe varmak başarıyı getirir. Yürünen yolda elbette dış mihraklar müdahil olacaktır, ancak ilk çıkışta alacağın tedbirler seni koruyacak etkilenmeden menzile ulaşacaksın. İktidar olmak için aday olmakla olmuyor seni zirveye taşıyacak olan yaptıkların ve taahhütlerin, inandırıcı olmandır. Her yerde başka söylemler toplulukta hakkında menfi muhakemelere neden olur, sana olan güven zedelenir ve bir daha toparlanman çok zor olur.
Halkın huzuruna çıkarken somut vaatlerle sunmak gerek, laf olsun beri gelsin dersen gerçek manada konuşanlar zuhur edince senin söylemlerin havada kalır.
Ülkemiz siyasetinde hızlı, baş döndürücü bir trafik yaşanmakta, hani eskiden rakip olanları ekarte etmek için her türlü hile denenirdi, buna toplum nazarında Bizans oyunları denir, hoş bu kültür bize yabancı o yüzdende garip geliyor, ancak uygulayanlar var, yani belden aşağıya kadar inildi, hırs ve tamah insanların gözünü kör ediyor yaptıklarının neticesini alınca benmi yaptım diyor, bazende başkasının üzerine ata biliyor.
Bu ve benzeri alavere dalavereler kimseye kazanç sağlamaz aksine kaybettirir. 1946 yıllarda buna benzer hadiseler zuhur etmiş sadece ve sadece çamur at izi kalsın hesabı olmuş, yapanlar, tezgahlayanlar kaybetmiş.
Halkın dilinden anlamayanlar, sorunları çözme yerine reklam ve konu mankenliği yapanlar içsellikten uzak dilleriyle palavra sıkıyor ve hezimeti yaşıyorlar. Yıllarca kaybedenler niçinleri, nedenleri irdeleme düşüncesiyle kötü sonuçlar masaya yatırılmadı ki ders alınmadığı önümüzde ki tabloda ayen beyan gözükmektedir. Afaki değil gerçek manada icraat milletin al benisini yaratacaktır, ne hikmettir dün söylediğini unutup makama oturduğu vakit tam tersini icra etmekte bu olumsuzluklar yaratmaktadır. Başarıyı dışarıda ararsak yarın hedefe varsak dahi kukla oluruz, zira onların sayesinde orada oturacağız velhasıl bağımlı olmak durumuna düşeriz.
Gelişen ve modernleşen bir ülkede kuklalar iktidar olursa geçmişte yaşandığı gibi bugün ki kazanımlarımızı heba ederiz, halkın refahı, asgari geçim indirimi, beyin göçünün önlenmesi, yer altı kaynaklarının yüzde yüz senin olması bağımsızlıktan geçer, bu tüm argumanlarda kendini göstermeli ki çağın zirvesinde yerimizi alalım aksi durumda yolumuza takoz koyacaklardır.
İcazetle gelenler emir almaya alışkınlardır zira himmet alan, himmet dağıtamaz, kaba tabir ile uşaklıktır. Ülkenin ilerlemesi, insanımızın gelir seviyesinin yükseltilmesi dışa bağımlılıktan kurtulmakla başlar, bu doğrultuda plan, program yapamayanlar sadece iktidarların açığını arayarak onun üzerinde söylem ve eylem gerçekleştirirler, oysa temeline inilmiş olsa kafamızdaki nedenleri, niçinleri kolaylıkla çözeriz.
Bir işin yapılışında elbette kişinin şahsi gayretleri ve becerileri renk katacak daha fazla albeni yaratacaktır, başkalarının güdümünde hareket edenler her sıkıştıkları vakit onlara müracaat edecek, bir nevi sadece ve sadece koltukta oturan ama icraatı olmayan idareci olacaktır.
Yıllarca ülkemiz gelişme ve ilerle konusunda topal ördek idi, ne zaman kendi kendimize yetecek safhaya geldik, işte o zaman kendi başımızın çaresine baka bildik. Kişi nereye, nasıl, hangi şekilde yol yürüyeceğini kendisi belirlemeli aksi bir durumda danışılan değil danışan pozisyonuna düşer ve gelişme durur. İktidarları irdelerken yapılanların tümünü yermememiz gerek iyi yapılanları alkışlamak, eksikleri söylemlerde dillendirmek her vatandaşın vazifesidir, kötülemeden, kirletmeden üzerine nasıl koyarız mantığı gelişmeli ben daha fazlasını yaparım anlayışı hakim olmalı.
Objektif olarak gözüken resim eksikleri değil yapılanların tümünü silme yönünde adeta biz bunları istemiyoruz, güdümlü, söz dinleyen itaat eden olma gayretindeler, bu tip düşüncelere milletimiz asla müsaade etmez gereken cezayı keser.
Seçmeni hiçe sayıp tarafları kucaklayacağı yerde hakaretler ve olmaması gereken kişilerin cilalanması gözden kaçacak sizde millet yanıldı sanacaksınız, yani seçmeni aptal yerine koymak bu toplum insanı olamamanın açık ve net emaresidir.
İktidar olmak söylemlerle olmuş olsaydı ağzı laf yapan fırıldakların tümü kitleler içerisinde yıldızlaşırdı. Milletin değerlerine ters düşen kişiler ve örgütlerle haşır neşir olup, milli ve manevi konuları elinin tersiyle itenler hiç bir vakit başarılı olamaz. Terör örgütleri hatırlanıp şehitler unutulursa, soğan, patates vatandan kutsal sayılırsa kazanamazsın bay bay. Sonucu daha önce yazmıştım, kadran kazanı kaynayacak diye şimdi ateş harlandı kimler kazana atılacak bekliyoruz.
Ülke idaresine aday olmak vatan hainleri ile iş birliği yaparak zafer getirmez millete salak muamelesi yapılmış olur, bu affedilir bir husus değildir, getirisi de o denli yüksek derecede olur. Bu sonuç zaferdir Türk ve İslam alemine hayırlar getirsin, rabbim utandırmasın. Amin.
‘’ Zafer benimdir diyebilenlerindir’’ (M.K.Atatürk)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK