‘’Üç insandan sorumluluk kaldırılmıştır: uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğu erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.’’ ( Ebu Davut, Hudut, 17)
Kişiler, toplum önderleri, devlet idare edenler, STK yöneticileri, patronlar ve çalışanların yaptıkları işten, mesul olmaları, şartlara göre vazifelerini layıkı ile yerine getirmeleri, hasıl olacak hatalara ve yanlışlara düşmeden çevresine zarar verilmesini engellemektir.
Devlet adamlıği, fikir hareketlerinin liderleri ve tebaları üzerlerindeki yükün farkında olarak o bilinç doğrultusunda hareket etmeleri, işgal ettikleri makamların onlara yüklediği asli yükümlülüktür.
Bilinçli toplumlar çağın gerekliliklerini layıkı ile yerine getirir ve mevcut zaman diliminde yerini alır, bunun için iyi önderlere ihtiyaç vardır, tamam olduğu vakit milletin güven ve desteği ile üstlenmiş oldukları vazifeyi zamana uygun ifa etmelidirler.
Önderliğe haiz olunduğu vakit, itimat eden kitlelerin, fertlerin güvenliği, yaşantısı, iaşeleri, düzen, adalet, huzur tüm yaşantıları onların omuzlarındadır, hasıl olacak her türlü kaza, belada mutlaka çözüm odaklı davranışlar sergilemek zorundadırlar.
Tüzel kişi olduktan sonra zatı kişilik gömleğini çıkartır ve o meyanda hal ve hareket sergiler, nihayetinde temsil etmiş olduğu bir kitle, millet veya topluluk söz konusudur ve onların inançları, gelenekleri, töreleri tamamı bağlayıcıdır, şahsi düşüncelerini bir taraf bırakarak temsil noktasında ki insanları gözetmek zorundadır.
Seçilmiş veya aday konumunda olanlar, mensubiyet duydukları kitle örgütünün veya siyasi aktivasyonun kural ve kaidelerine uymak, itibar etmek zorundadırlar, bazen kişisel açıklama yapanlar zorda kalınca örgütü bağlamaz, efendim bizim üyelerimiz özgürdür düşüncelerini açıklayabilir gibi sıkışınca çözüm olarak bu sözleri sarf ediyorlar, oysa seçildikten sonra o kitlenin arzu ve isteklerine ve de siyasi örgütün temel kuralları doğrultusunda eylem ve beyanat verebilir.
Tarihin yazılı kayıtlarında milletlerin önderleri tebalarını daha iyi şartlarda, güvenli, kendinden emin hayat sürmeleri ve gelecekte varlıklarını devam ettirmeleri için verimli topraklara, gelişmeye ve hayat tarzlarına uygun mesken tutacak yerlere götürmüşler ve oraları yurt edindirmişlerdir.
Zorlukların aşılmasında bilgi, beceri, akıl yoluyla yönlendirmeler yaparak engelleri teker, teker aşmak mecburiyetindedir.
Duyarsız olmak, kulak tıkamak, atıl vaziyette beklemek, yok olmaya mahkum olmak demektir. Dün yedi düvele karşı verilen mücadele bu ülkü doğrultusunda cereyan etmiş, Gazi M.K.Atatürk’ün liderliği etrafında kenetlenilmiş, güvenilmiş, inanılmış ve başarılmıştır ne güzel söylemiş ‘’ Zafer, zafer benimdir diyebilenindir.
Başarı ise; başaracağım’ diye başlayarak onunda Başardım’ diyebilenindir.’’ (M.K.Atatürk) Devlet adamlığı, önderlik, liderlik bu sorumluluk dahilinde hayat bulur bunun aksi hüsran, bitmek, tarihin çöplüğünde yerini almaktır.
Düşünün fetret devrinde yok olmaya yüz tutmuş, kısır çekişmelerin yaşandığı zaman diliminde 1. Mehmet’in basiretli hareketi ile derlenmiş, toparlanmış tekrar eski gücüne kavuşmuştur. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin gelişmesi, çağın şartlarına uygun hayat sürebilmesi, bölünmeye ve parçalanmaya dur denilmesi için liderler, önderler her türlü riski göze alarak ‘’ önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben’’ anlayışı ile hareket ederek düşmanlarımızın bizim için yaptıkları planları alt üst ettirmişlerdir. Bu zor ve meşakkatli bir mücadeledir, başarılmak zorundadır. Dün piyasada olmayan ya arının kovanına bal yapanlar, yada atın ayaklarına nal olanlar, şimdi aslan kesilmiş kükrüyorlar, ey cilalatılıp parlatılmış sahte kahramanlar, etiket güzelleri, 80 sonrası dergi adı altında kurulan bizim ocak yaşaması ve vücut bulması için bir avuç insan sahip çıkarak desteklemiş, dava sorumluğu bilinci olanlar sahip çıkarak bugünlerin temelini atmıştır.
Zamanın akışında vücut bulup bugünlere gelmek dilin söylemesi ile çok basit, başarılmış bir geçmiş değildir, bitti denildiği bir anda küllerinden yeniden doğmuş, her türlü engellemelere, bölünmelere rağmen ayakta durmuştur. Maddi imkansızlıklar, bir avuç insanın her yere koşması, dava bilinci ile şehitlerimize ve gazilerimize olan sorumluluklarımız bizleri mücadele etmeye zorlamıştır.
Koca Yusuf’a yenilmesi için para teklif ederler ancak o ‘’ Arkamı döndüğüm vakit Türk milletini bana bakar görürüm, nasıl yenilirim’’ der teklifi reddeder, bugün dava diye hamaset nutukları atanlar, ne gariptir bir Koca Yusuf olamamışlardır.
Aksi bir hareket olduğu veya bir arkadaşın canı yandığı vakit gece, gündüz koşan canhıraş mesai harcayanlar görünmez kahramanlardır, makamları işgal edip etiket yapanlar, aynen enerjisi biten pil misali elbise ve mekan değiştirebilmişlerdi, bunlar bizim nazarımızda çöpten başka bir değeri yoktur.
Anlatılacak, anılacak çok hadise var, mesele içindemisin, dışındamı, yükün altındamı, işin şovundamı, onu analiz etmek gerek. Kimse sütüm ekşi demez, ancak yaşanılan hadiseler ve yaşayanlar o bilinçle vitrinlik mankenler her ne kadar süslensede, püslensede maalesef biliyoruz. Eski libas, yeni kundura, baş bir yana, ayak bir yana kimin kime hükmettiği belirsiz.
‘’ Bitkinin güzelliği tohumun iyiliğinden, insanın güzelliği ise kalbinden gelir.’’ (Mevlana)
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK



Sıradan, Basit, Aşağılık
Zenginlik mi?
Türkiye’de Neredeyse Herkes Müslümandır
Başarılı Olmanın Altın Kuralları
Çifte Standart
