‘’Bilgisizlikten şiddetli yoksulluk, akıldan aziz mal ve kibirden beter vahşet bulunamaz’’ (N.F.K)

Milletlerin devlet olma, yasama, yürütmenin düzen ve nizam içerisinde hareketi, toplum içerisindeki güven tesisi, ancak insanların eşit haklara sahip olması ile mümkündür. Hiç bir zümre makamı ne olursa olsun yasaların üzerinde değildir, eşit haklara haizdir, tersi diktatörlüğü, kaosu, anarşiyi getirir. Mensubiyet duyulan milletlerin yasalarına tabi olmak şarttır.

İnsanlar zatı kişilikten tüzele geçince kendilerini bir anda havada görürler ve çevrelerine tepeden bakarlar, onlar için hukuk, adalet, mahkeme, polis, savcı alt kademede memurdur, kendilerine her ne surette olursa olsun saygı gösterilmesini arzu ederler. Adamın suçu varmış, üç kağıtçı imiş, sahip oldukları makamın bunların  kamufle edeceği zihniyeti tüm toplumlarda yaygındır.

Genelde demir perde ülkelerinde yöneticiler yargılanamaz, dokunulamaz, hatta ve hatta bolşevik ihtilalinde önemli roller üstlenmişlerdir. Devletle milletin barışması hukuk ölçüsü içerisinde cereyan ettiği müddetçe terazinin kefesi yanlış tartmaz, tamah, nefis ikisi bir hareket ederse işte o vakit yandı keten helvam, isterse terazin altından olsun mesele maddede değil manadadır yani terazinin başını çekendir.

Her ne kadar yasalar kati olsa da mesele insanın kendinde bitmektedir, suç işlenmese mahkemeler zaten olmaz, vicdani muhasebe, adaleti, hukukun üstünlüğünü icraatta tesis eder. İnsanın duygu ve düşüncelerinde bencillik zuhur ettiyse onlar için yasa dışı diye bir kural yok hükmündedir, bir vatandaşa gurbetten mektup gelir, evirir, çevirir okuyamaz soluğu Nasrettin hocada alır- buyur hoş geldin, hocam gurbetten mektup geldi lakin ben okuyamadım, okurmusun?

Hoca mektubu bir aşağı, bir yukarı yapar mahcup bir vaziyette okuyamadım, hoca, hoca başındaki kavuğundan utan, keramet kavuk da ise al sen oku, hoca kavuğu adamın kafasına geçirir.’’ Toplum içerisinde hayat sürenler önce kendi hakimiyet alanında bulunanlara yaşadıkları topraklarda nizamın, intizamın, ahlakın hakim olduğu izah edilmeli, tersi olursa işte o vakit yasalar devreye girmelidir. Herkes kendi kafasına göre hukuk, mahkeme kurarsa ne gelenek, inanç, ahlak, nede adalet kalır.

Devletler dahi kendi aralarında hukuk sitemi kurmuş o doğrultuda nizam ve intizamı sağlıyorlar. Bir ülkede başlar kendilerini yasaların üstünde görürlerse o yerde sadece ve sadece aynı düşünceye haiz kişiler hüküm sürer, ancak belli bir zaman sonunda bir birlerine girerler. Suç isnat edilen belge ve delillerle ispat edilirse ona hiç bir kimse hüküm yürütemez ancak subuti kati ise verilecek hükme rıza göstermek adaletin ta kendisidir. Zaman zaman hukuk askıya alınmış hüküm diktatörlerin iki dudağı arasına sıkışmıştır hani 12 Eylül ihtilalinde olduğu gibi ‘’ kamuoyunda bilinen şekliyle’ adaletli olsun diye bir sağdan, bir soldan astık cümlesi size mi ait Evren, evet söyledim’’ Ne amaçla söylediniz?

Adam asma eylemi bu kadar eylemi bu kadar basite indirgenebilirmi?

Bitaraf olduğumuzu göstermek için yaptık sağ-sol demesinler diye taraf olmadığımızı göstermek için bir sağdan bir soldan, bir sağdan bir soldan’’ Suçu ispata muhtaç henüz şekillenmemiş ama gözdağı vermek için yapılan bu işlem hiç bir hukuk terazisinde mevcut değildir.

Son zamanlarda hukuk alanında birçok hadise cereyan etmekte ve bunun neticesinde suçun nevine bakılmaksızın toplumu organize eden, isyana teşvik söylemlerinde bulunanlar, bizatihi siyasi komplo olarak sıfatlandıranlar bu hususta kendi çevresinde cereyan eden elektrik akımından bihaberdarlar, etkin pişmanlık yasasından yararlanmak için müracaat edenlerin tamamı aynı cenahın yol arkadaşları, peki bu iş komplo olsa bu itirafçıların tamamı iktidar yanlısımı?

Dün birlikte yol yürüdüğünüz, halt ettiğiniz zatı muhteremler teker, teker itirafçı olmak için sıraya girdiler. Hani şaibe vardı? Hırsızlık, tehdit, şantaj bunların tamamı delilleri ile aleyhte sabitlenmiş, peki suçlu kim? Oy veren vatandaş mı?

Eylem çağrısı yapılıyor, mağduriyet edebiyatı sergileniyor, diğer taraftan yapılan yolsuzluk kamufle edilmeye çalışılıyor. Toplum bu son gelişmelerden sonra her ne söylenirse söylensin hüküm neticelene kadar hiç bir dedikoduya mahal vermeden hakimine, savcısına velhasıl adli makamlarda görev ifa edenlere saygı göstermeli. Suç isnat edilen zanlıların ve avanesinin delilleri karartma yerine açık ve şeffaf yardımcı olmalı.

 Hukuk dışı hareketler ilk etapta tatlı gelse de ilerleyen zaman diliminde sıkıntılara sebep vermektedir o yüzden davana yolda bulduklarınla değil, yola çıktıklarınla devam edeceksin. Yolda buldukların, yolun sonunda seni terk eder ama birlikte inanıp yürüdüklerin sonuna kadar seninle olur.

‘’ Dağı tanıyan nasıl tanımaz uçurumu? Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu’’ (N.F.K)

                                   ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                             Namık GEDİK