‘’ Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkar eder’’(İbni Haldun)

İnsan yeryüzüne teşrif ettikten sonra önce çevresini tanımaya sonra etkenleri araştırmaya yani sebep sonuç ilişkilerini bulmaya azmeder. Bunu yaparken bilmediği ve yeni öğreneceği kulvarlarda bazen kendini kaybeder, bazende dirayetli olarak bilgili ve donanımlı çıkar, mesele idrak edip anlam ve mana verebilme. Hayatın zorlukları ancak kararlı ve azimli mücadele ile aşılır, çıkılan yolda şayet hedefin ve istikametin yoksa ilk önüne çıkan engelde pes edersin. bunun daimi olabilmesi için evvela inançlı olmalı ki yürüdüğün yol sana zor gelmesin.

 İnsan varlığını, nedenleri niçinleri ancak yaşayarak öğrenir şayet verilenleri hamur edip ateşe koyup pişirebilirse sıkıntı olmaz, vaktini geçirirse yapacağı iş zaman aşımına uğrar ve bayatlar. Hayatın zaman tünelinde önümüze çıkan fırsat doğru istikamette rahmani yönde kullanırsak ala fakat batıni olursa olası felaketlere de hazır olmalıyız.

Seçim ya menfaat üzeri yada insanlık yararına olacaktır, şahsi ikballer, nefsi arzular bazen insanı yaratılış gayesinden çıkartır, felaketlere sevk eder. İnanmak, emin adımlarla doğru olan yolda yürümek meşakkatli ve zor olabilir ancak fani,  imtihan dünyası olduğunu aklımızdan çıkartmamalıyız.

Kızgınlıkla atılacak adımlar, verilecek yanlış kararlar elbette bir gün sorgulanacaktır bundan asla kaçış yoktur. Bursa ulu camii bir adam hıçkırarak ağlamaktadır, Mehmet Akif bir iki sefer şahit olur adama yaklaşır derdin nedir, niçin ağlarsın?

Yardımcı olalım?

Derdimin dermanı yoktur, olsun de hele bilelim ALLAH’tan umut kesilmez, ben Abdül Hamit Han’ın alay komutanı idim, Bursa’da babadan yüklü  miras kaldı bende padişahtan azlimi istedim üç sefer huzura çıktım ancak üçüncü de azledildim.

Bir gece rüyamda Peygamber efendimizi gördüm İslam ordularını teftiş ediyordu sıra Türk ordusuna gelince alayın birini bozuk gördü, sordu bu alay neden dağınık?

Efendim o alayın komutanı bizden azlini istedi, öyle ise bizde onu şefaatimizden azlederiz buyurdu, onun için ağlarım. Bir hadisede karar verirken önce akıl süzgecimizden geçirerek rahmanimi yoksa batınimi bilmek gerek zira bilmeden şeytanın sofrasına azık taşırız. Geçmişi akıl süzgecimizden geçirerek bilgi sahibi olup o meyanda akli selim kararlar almalıyız, zira düşman istek ve dileklerini gerçekleştirmek hedefine varmak için her kılığa girer, inanan her an uyanık olmak mecburiyetindedir. Bazen telafisi mümkün olmayan hatalar yapılabilir, zararın sadece şahsımıza değil topluma da sirayet etmesi büyük vebal altında bırakır.

Ehlisünnet itikatına göre sofra adabı ve temizlik mümin için olmazsa olmazdır. Toplu olan yerlerde kokulu ve rahatsız edici bilimum sebze benzeri şeyler yenmemesi önerilir, elbette namaz kılınan yerlerinde temiz olması hassasiyetlerdendir, nihayetinde kutsalımızdır.

İnancımıza göre manevi hassasiyeti yüksek olan yerlerde temizlik en önemli husustur, aykırı yapılacak bir hareket inananlara hakarettir.

Atamız Osman gazi Şeyh Edebali’nin dergahına gittiği vakit o gece misafir edilir, yatacak yer ayarlanır, tam yatacağı vakit bulunduğu odada Kur-anı kerimi görür o gece ayaklarını uzatıp yatmaz okumaya başlar ve oturduğu yerde kucağında uyur sabah odasına girildiği vakit oturur vaziyette uyuduğunu görürler ve sonrası şeyhin kızını alır. Bu hassasiyet cihan hakimiyetini getirmiştir.

Mısır seferi dönüşü mukaddes emanetler getilirken padişah yaya yürür tabiiki orduda hasan can yaklaşır sultanım neden yürürüz atınıza binin orduda binsin ‘’ İki cihan sultanı Peygamberimiz Efendimiz (S.A.S) önümüzde yaya yürürken, bizler nasıl at üzerinde ola biliriz Hasan can’’ bizler böyle bir ecdadın torunlarıyız, Bizim kutsal saydığımız değerlere elbette saygı istemek hakkımızdır.

 Avrupa malum genelinde Hıristiyan’dır oraya gidip te çalışanlarla hasbihal ettiniz mi?

Ramazanlarda iş yerlerinde iftar saatinde oruç açmak için mola verirler, siz onlar kadar saygı gösterecek itikada sahip değilmisiniz?

Birçok kimse canım ne olacak nihayetinde halı, ne olur doğru çünkü sen dün oruç tutanların yüzüne sigaranı üflerdin, başını örtenlere zorakimi örtünüyorsun derlerdi bunu bizzat yaşadım. Neden medeni olamıyoruz devamlı kendi doğrularınızı empoze etmeye çalışıyorsunuz?

O günler eskide kaldı maymun gözünü açtı her ne kadar söylemleriniz kulağa hoş gelse de dünkü icraatlarınız hafızalarımızda ki yerini korumaktadır, sizin bu gidişatınıza çanak tutanlar elbette günü gelince ruzi mahşerde hesabını verecek oradan kaçış yok, Rabbim hiç bir inananı doğru istikametten ayırmasın. 

Dün bunlara benzer hadiseler maalesef cereyan etti ve nihayetinde dersini alan aldı şüphesiz bu millet iyi bir gözlemcidir ve çok sabırlıdır kendisine yapılan bu hatsizliği asla bağışlamaz, bağışlamayacaktır.

Elbette her kes bir fikre ve amaca haizdir düşüncesinden dolayı yargılayamayız ancak bu milletim geleneklerine, milli hassasiyetlerine de saygı demokrasinin gereğidir. Bu çoğunluğun içerisi de hayatını sürdürüyorsan inançlara ve geleneklere saygı göstermek mecburiyetindesin zira senden kendileri gibi inanmanı yada yaşamanı istemiyorlar.

Hindistan’ın bazı bölgelerinde inekler kutsal sayılır, turist olarak seyahat edenler genelde bu kaideye riayet ederler elbette bize göre o bir fani canlıdır, fakat onlara göre kutsal, öyle ise onların bu düşüncelerine saygı göstermek mecburiyetindeyiz. Türk milleti tarihin hiç bir devrinde inançlara saygısızlık yapmamıştır bunu İstanbul’un fethinden sonra görebiliriz, örnekleri çoğalmak mümkün.

 Türk milleti milli ve manevi değerlerine saygısızlık edenleri asla affetmez ve unutmaz, bu millete önder, idareci olmak isteyenlerin bu hassasiyetleri gözeterek o doğrultuda hareket ve söylem geliştirmelidir ki başarılı olunsun aksi durumda sadece hitap ettiği kesimden destek alır aksi zuhur etmez. Yanan ateşi harlayanlar, kendileri de tutuşunca neyin ne olduğunu anlar ancak iş işten geçer.

‘’ Zahirin sufi gibidir, Batının uygun değil. Sufi- nakş veli oldun, asla Müslüman olamadın’’ (H. Ahmet Yesevi)