Dünya tarihinde çok eski zamanlardan bugüne birçok ülke tek adamla idare edilmiş, onlar ne isterse o olmuş, itiraz edenlerin akıbetleri maalesef ipin ucunda sallanmak olmuş.
Gelişemeyen ve gelişmeye müsait olmayan, geri kalmış kapalı toplumlarda daima hüküm onların dudakları arasından çıkmış.
Tarih bu şahsiyetleri zulümlerini, zalimliklerini ibretle işlemiş. Benlikleri ve nefsi arzularının doğrultusunda şirk dahi koşmuşlar.
ALLAH her devirde bir uyarıcı, ikaz eden peygamberler ve nebiler göndermiş ama onlara toplumun çok az kısmı itibar etmiş, inanmayanlar sapkınlıklarına devam ettikleri içinde helak olmadan kurtulamamışlar.
Bunların bir örneği British Museum, de sergilenmektedir fravun ‘’(İsrailoğullarını denizi yararak geçirdik, Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları [yarılan denizde] takip etti. Firavun denizde boğulurken, “İsrailoğullarının inandığından başka ilah olmadığına iman ettim, ben de Müslüman oldum” dedi. Ona “Şimdi mi inandın, daha önce isyan eden bir bozguncu idin” dendi. [Denizde boğulan Firavuna Allahüteâlâ buyurdu ki:] Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin [denizdeki] cesedini [çürütmeden] çıkarıp [sahile] atacağız. Buna rağmen insanların çoğu âyetlerimizden gafildir.) [Yunus 90,92]
Benlik öyle bir hissiyattır ki şayet nefis uyarsa işte o vakit ona engel olacak hiçbir kuvvet olamaz. Yaradılış itibarı ile her insanda var olan fakat genelde kendini toplum üzerinde görenlerde oluşan kibir ve benliktir.
Yeryüzü çok kibirli egosu yüksek yöneticiler gördü, yakın tarihe bakıldığı vakit vesikalarla tespit etmek mümkündür. Hitler, Musoloni, Lenin, Stalin, Mao, Jivkov, Esatlar, Saddam, bunların hepsi insanlık suçu işlemiş zulüm ve eziyetler yapmış hiçbir vakit pişman olmamış diktatörler.
TÜRK milleti elbette zor günlerden bugünlere geldi yok olmuş bir ateşi sönmüş küllerden yeniden doğdu rahmetli ATATÜRK’ ün yaşamı boyunca milleti ile iç içe halkın arasında biri olarak birlikte sorunlara çözüm arandı, vefatı ile büyük bir kaos yaşandı ikinci dünya savaşının zuhur etmesi diktatörlerin milletleri kendi menfaatleri doğrultusunda hayallerine sürüklemesi huzur ve yaşam standartını tepe taklak etmiştir.
Savaş sonrası ülkemizde çok partili döneme geçilmiş ancak iktidar olma hırsı kaybetmeyi sindirememiş ve halkı sindirme ve baskılarla karşı karşıya bırakmıştır. Tarihi vesikalar ve tutanaklar yapılanları doğrular niteliktedir.
Bunlardan birkaç örnek;
-Koyulhisar hadisesi kolluk kuvvetleri tarafından baskı ve işkence, Kemal Yalçıner’ in şikayet etmediği söylenmiş ancak savcılıkta dilekçesi çıkmış,
-1946 seçimleri TRT spikeri Nurettin Artam CHP meddahı pozisyonunda, yazılı ve görsel basında aynı konumda,
-Manisa Hacı Rahmanlı köyünde CHP’liler DP’li olduğu için Hasan Ogan’ a ‘’ seni öldüreceğiz diyerek ateş etmişlerdir’’
-Türkiye cumhuriyetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesi resmi törenle defnedilmemiştir,
-Bilecik köylü bucağında Bursa vekili Dr.Talat Simer masaya yumruğunu vurarak DP’liler ‘’onlar düşmanla birleşip memleketi satmak istiyorlar’’ onları ezeceğiz, jandarma tabur komutanı CHP lehine propaganda yapmıştır,
– Manisa Demirci’den Gördes’e geçmişler ancak Hikmet Bayur, Hüsnü Yaman susturuldu, kaymakam halka hitap etmeleri için önce müsaade etmiş fakat sonra konuşturmak istememiş, jandarma komutanı müdahale ederek susturmak istemiş, belediye başkanı elektriği kestirmiş ancak Hikmet Bayur gaz lambaları ışığı altında konuşmasını tamamlamıştı,
-Ankara Haymana Kaymakamı Şefik Can, Tokat Niksar Tepeiçi köyü bir gün önce, Diyarbakır Ilgın ilçesi seçimi 18 gün önceden seçimleri yapmışlar. Bu örnekler vesikalarla sabit peki bunları yapan ve emir veren kim? Demokrasi havarisi kesilenler adalet ve adil olmaktan bahsedenler dün siz neler yaptınız, şimdi milletin karşına geçip palavralar sıkıyorsunuz. Elbette kimse ben kötüyüm demez, bunu böyle davranışlar sergileyen birinden beklemek abesle iştigaldir.
Birine söz sarf ederken kendi geçmişini, yaptıklarını gözden geçirmen olacak olan hadiselere önceden tedbir alma anlamını taşır. Toplumun en büyük hastalığı incelememek, araştırmamak, çabuk unutmak işte bu bizleri yanıltmaya kafi. Tv ekranlarında ve yerel basında devamlı surette diktatör kelimesini kullananlar bu milletin aklıyla alay etmesin.
Ülkenin genelkurmay başkanlığını yapmış bir şahsın cenazesini sırf muhalif oldu diye resmi tören yaptırtmamak nedir, siz tarif edin, bu şekilde idare edilen bir ülkede demokrasiden bahsetmek veya ilerleme yapmak ne mümkün?
İnsan önce kendini bilecek, hatalarını ve sevabını tartacak sonra erdemli davranıp özür dileyecek sonra yeni bir sayfa açarak geçmişte yapmış olduğu çirkin hadiseleri tekerrür ettirmeyecek. İdeal insan ileriyi gören, halkının sıkıntılarını hisseden ve üzülendir.
‘’Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez’’
‘’Her diktatör bir vahşi hayvan mürebbisi ama kendisi de hayvanların en vahşisi.”
Tarih hiçbir devri boş geçmez mutlaka insan hafızasına hatırlatmak üzere not düşer mesele anlamak ve anlatmaktan ibaret. İnsanoğlundaki akıl ve izan tam kapasite ile işlevini yerine getirirse muhakeme yapma gücü ağır basar ve ortadaki yanlışı afişe eder. Bütün mesele idrak etmek ve dünü bilmek. Dünün hataları bugünün emin ve kararlı tutum ve davranışlarını ortaya koyacaktır.
‘’Odunun yaprağı olmaz, mazlumun ahu yerde kalmaz, yalanın sonu gelmez, yanlış ve yozlaşmış kişiliklerin akıbeti de iyi olmaz’’
ALLAH’A EMANET OLUN/ Namık Gedik
Belge: Haydar Kıran (CHP zulümleri,1946 seçimleri Senirkent olayları)