‘’Mey biter saki kalır. her renk solar haki kalır. İlim insanın cehlini alsada, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır.’’ ( Fuzulü)

Ne vakit milli veya devletin güvenliğini ilgilendiren, kanun veya tasarı,  görüşülmesi yapılsa mutlaka mecliste bir hadise yaşanmakta, alınan kararlar gölgelenmek suretiyle gündemden düşürülmekte. Millet, adımıza yasama ve yürütmeyi yapsın diye yetki vermiş, ancak bunun tam tersi yaşanmakta, adeta devletin bölünmesi ve parçalanması için çaba sarf edenler mevcut.

Devletin temel prensiplerinin korunduğu ve kollanması için yetki verilen, şartlara aykırı durumlarda müdahale etme yetkisi olan AYM, ne gariptir bunun tam tersini yapmakta, devlete ve millete ihanet edenleri koruyup kollamaktadır. Cephelerde saldırılara maruz kalan vatan evlatlarını hiçe sayıp, saldırganların içerideki uzantılarına gıkını çıkartmayarak adeta sırtlarını sıvazlamakta, iyi yaptınız demektedir. Üstüne üstlük birde maaş verilmekte Bu çok üzücü bir durum bayrağıma, vatanıma, milletime ve mukattesatıma dil uzatanlara destek olmak, onları taltiflendirmek, vatan sevgisinden olmazsa gerek, zira gönlü vatan aşkı ile yoğrulmuş kendini feda etmekten bir nebze dahi geri durmayan kahramanlara ihanet demektir. Bu ve bunun gibi hainlere destek verenlerin çocuklarını Kuzey Irak ve Suriye hattına gönderelim, bakalım durumlarında bir değişiklik olacak mı, nasıl bir tavır alacaklar, o sözde hümanist kafalar değişecek mi?

Gazi meclis kürsüsünde bölücü propaganda yapmak, hakaret etmek, fikir özgürlüğü ise müsaade edin bizde bu hakkı kullanalım, onları destekleyenlere hakaret edelim, öyle ya hürriyet var. Yıllarca ülkenin gidişatını engellemek, gelişimini durdurmak için her türlü hokkabazlığı yaptılar, meclis kürsüsünden bölücülük yapmaktalar ve şimdi aleni itiraf ediyorlar, öğrenince geçmişten bugüne verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor, evet şehitler verdik, gazilerimiz var, ama şükürler olsun yaşayacağımız bir devletimiz, bağımsızlığın timsali bayrağımız var. Kafalarına dışarıdan enjekte edilen fikirler doğrultusunda eylem yapan ve gerçekleşmesi için devletin can damarı, milletin sevgilisi askeri kışkırtmak suretiyle dışarıdan aldıkları emirlerle kalkışmalar, ihtilal isteyen bir güruh, tek adam rejimi istediklerini, ( diktatörlük) itiraf etmekteler. Bugün parlamenter sistemden bahsedenlerin aslında ajandalarında diktatörlük yatmaktadır ve oluşması için her türlü ergümanı kullanmaktalar. Başkentte çıkartılan bir sol derginin etrafında toplanıp eylem planları yaptılar ve dergi ofisinde askeri yetkililerle toplantılar düzenleyip gelecek için hangi kararları aldılar, bunları milletin bilmesi şart.

Devrim dergisi yıl 1971 ’’Gerçek devrimciysek gönlümüz çok daha fazlasını arzuluyor diye, hayatın bizi karşı karşıya bıraktığı tercihlerden kaçamayız: Ya büyük hayaller içinde, keskin devrimcilik iddiasıyla olan bitene seyirci kalarak, her iki tarafa da kayması mümkün bulunan kuvvetlerin, dış destekli, tutucu güçlerin yörüngesinde sürüklenmesini kabul edeceğiz, ya da bunu ‘’ mukadder akıbet’’ saymayı reddederek bütün gücümüzle mümkün olanı’’ gerçekleştirmek için mücadele edeceğiz.

Türkiye’de devrimci eylem bu dar kapıdan geçerek gelişecektir’’ Doğan Bey’in  mesajı açıktı 1970 in sonunda : ‘’Gelin şu darbeye el verin. Parlamentonun, partilerin kapatılmasıyla şu dar kapıdan bir geçelim. Sonra devrim yola gireriz’’. Efendim bunda ne var düşünebilirler ama eylemi yok, efendiler eylemi de var, buna dahil olan milletin vergileri ile maaşlarını alan, iaşeleri karşılanan resmi üniformalı kalın kafalarda mevcut. ‘’ 12 Mart öncesinde demokratik rejimin hiç kuşkusuz yetersizlikleri vardı ama yine de temsil niteliğine sahipti. Demokratik meşruiyeti vardı. Sizler bu rejimi yıkmaya çalışmıyormuydunuz?;

Devrim dergisi bunun için çıkmamışmıydı?

Evet o zaman beraat etmiş olmanız nereden kaynaklandı?

Askerlerle iş tutmuş olmanızdan değil mi?

Örgütlenmeniz derine, yani ordu’nun tepelerine doğru gidiyordu. Çok fazla kurcalanırsa işin içine Kara kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur, da karıştırıla bilecekti. Onun için bir yerde kesmek zorunda kaldılar.’’

1973 seçimlerinde Faruk gürler kontenjan senatörü, Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday adayı oldu, Orgenaral Faruk Türün ise Faruk Gürler’i 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünde adı karışan sol kökenli bir Milli Demokratik devrimci olarak gördüğü için seçilmesine karşı çıktı, Şayet seçilemedi diye darbe girişimi olması ihtimaline karşı 1. Ordu Ankara’ya yürüyecekti.’’

Dahası da var ama bu kadarı kafi sanırım, yani ülkemizdeki kalkışmaların altında yatan sol örgütler ve silahlı kuvvetlerdeki uzantıları. 1980 ihtilali de bu şekilde oldu, çanak tuttular, zemin hazırladılar, bunun için halkın isyan etmesini ve bu yolla destek olunmasını sağladılar. İnce düşünüp dünü analiz yapalım bugüne adapte edelim, o vakit ülkemizde gidişatın ve huzurun, istikrarın nasıl bozulmak istendiğini anlaşyacağız. Dün devrim dergisi vardı kışkırtıcılık ve çığırtkanlık yapıyordu, bugün Sözcü, Now, Halk tv ler aynı görevi üstlenmiş vaziyette, ancak arada bir fark var artık yalan ve yanlı haberlerine itibar edilmiyor.

 Bunlar ve benzerleri, bizim gibi gözükebilirler ancak dikkati ve emniyeti elden bırakmayalım zira ‘’alışmış kudurmuştan beterdir’’ aynı şeyleri yine yapacaktırlar ama bir farkla daha modern, işte Fetö olayı aynı kapıya çıkmaktadır, hepsinin arka perdesinde Cort Washington vardır.

‘’ Din düşmanını adil diye methedenin, din düşmanının ölüsüne, dirisine dua edenin imanı gider’’ (Abdulhakim Arvasi)

                                  ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                 Namık GEDİK