‘’ ÜLKÜCÜLER’’ Allahsızın nefret, Namussuz’un dehşet, Yüreksizin heybet, Başıboşun mihnet, Devrimbazın zulmet, Eyyamcının şirret, İnmelinin sıklet, Anarşistin devlet, komünistin illet, saydığı muhterem insanlardır’’ (N.F.Kısakürek)

  Aslında kelime manası itibarı ile amaç, hedef, gaye, mefkure manası ihtiva eder, söz konusu ülkücülük olunca bir vücuda bürünür ve kurallar kaideler ortaya çıkar, velhasıl fikrin karakteristik özellikleri belirginleşir, nasıl Marxsın teorisinde mülkiyet yoktur, din afyondur bu aslında fikir hareketinin özünü yani karakterini oluşturur, karakteristik özellikleri taşıyanlar o düşüncenin müdavimi, savunucusu, fikir daşı olur.

 Ülkücülük; düzene karşı oluşturulmuş veya sistem değiştirme gayesi ile vücut bulmuş, fikir hareketi değildir, bir takım çevreler kendi yorumları ile hareketi mecrağından kaydırarak başka kalıplara sokma gayretindeler.

Milliyetçiliği dahi Fransız devrimi ile başlatanlar mevcut, ya millet olma ruhundan, yada sosyolojik oluşumdan haberdar değil, bizim milliyetçilik anlayışımız Metehan’dan başlar ve bugüne kadar gelmiştir, belki batıda cereyan eden akım hızlandırmıştır, ancak asla o ihtilalle başlamamıştır. Soğuk savaş döneminde elbette ABD ülkemizde kominiz karşıtı örgütlenmeler yapmıştır, hatta komünizimle mücadele derneği 1950 lili yıllarda kurulmuş örgütlenme 15 temmuza kadar gelmiştir, hali hazırda artıkları vardır. Kuruluşunda bulunanlara bakıldığı vakit ülkücü önderlerden kimse yoktur, ne rahmetli Başbuğ, nede Dündar Taşer vardır, daha sonraki yıllarda da bu böyle devam etmiştir. Yazar Soner Yalçın Baypipo kitabında rahmetli Başbuğ’a atfen CIA ajanı demiştir, ancak yazar Hulusi Turgut’un şahinlerin dansı kitabında bir hadiseden bahseder ‘’ 1960 ihtilalinin akabinde kendisini başbakanlık müsteşarı olarak atatır, iç işleri bakanlığı kripto odasını ziyarete gider, bakar ki ABD’ liler oturmakta, bunun üzerine bunların ne işi var, derhal çıksınlar, efendim müttefikimiz, hayır burası devletin kalbi burada işleri yok, çıkartılırlar, abd elçisi ısrarcı olur ancak müsaade etmez’’ sonuç itibarı ile bir sabahın köründe derdes edilir Hindistan’a sürgüne gönderilir.

1980 ihtilalinin gayesi nedir; anarşiyi önlemek değil, asıl Natonun askeri kanadında olmayan Yunanistan’ı geri almaktır, çünkü o dönem AET olan Avrupa birliğine ülkemizin müracaatı var, beklemede Yunanistan veto etmekte, Türkiye’de Nato’da veto hakkını kullanmakta idi, ihtilali yapan ABD çocukları bürükselde bir kadeh şarapla ülkenin geleceğini satmışlardır.

Ülkücü hareketi ABD’ nin maşası olarak lanse etmek düpedüz aymazlıktır, ya cahildir, yada bilerek karşı tarafın değirmenine su taşımaktadır. Bir basın toplantısında dönemin ülkü ocakları genel başkanına ABD’li ajan ‘’ siz çok gençsiniz bu kadar teşkilatı nasıl idare edeceksiniz, atam 21 yaşında İstanbul’u feth edip çağ açmış, çağ kapatmış, biz neden yapmayalım’’ cevabı susturmuştur. Bazen kendilerini bu fikrin adamıymış gibi yada yakınlarının şehadeti üzerinden yer aramaktadır, yorumlar yazmaktadır. Bu muhteremlerin yediği haltlar tescillenmiştir, mesela bir şehit yakını vekilde oldu, ama yazar Mustafa Yıldırımın Sivil örümceğin ağında kitabında batı düşünce kulüplerinden ne kadar dolar aldığı yazılıdır, bizim adam sandıklarımızın bir çoğu bu halde. Bir gece işte iken arkadaşlar aradı kitapta ismi zikredilen zatlardan birisi uçuş saatini bekliyor, gittim ki zil zurna sarhoş, bunlar davasına ihanet edenler.

Örnek çoğaltmak mümkün sadece burada birinden bahsettik. Yokuş çıkarken olmayanlar, düz ovada ahkam kesiyorlar. İnsanların karakteristik özellikleri olduğu gibi fikirlerinde karakteristik özellikleri mevcuttur, o özellikleri taşıyanlar fikrin hamisi ve adamıdır, aksi sadece sözde kalır, çok basit bir analizdir bunu yapanlar daha iyi anlayacaklardır. Geçmişte mücadele etmişlerdir ancak hali hazırda başka yerlerde olup eleştirenler, kendilerince fikir üretenler bulundukları yerin elbisesi ile hareket ederlerse şahsiyetlerini kurtarmış olurlar, aksi durumda dönek yaftasını yerler.

Çetin mücadele içinden geçtik bir çoğumuz kara toprakla buluştu, hepsinin mekanı cennet olsun, dünü unutup bugün kendilerine yoldaş arayanlar yolun bitiminde terk edilirler ve ne yazık ki yetim ve öksüz bırakılırlar. Kendilerini dava üzeri görenlere tavsiyem bir saniyelik nefese hükmetmemiz mümkün değil ya kesilir, yada devam eder bunun kararı tamamen hakka aittir, kendinizi dev aynasında görmeyin, bulunmaz Hint kumaşı sanmayın, nefsiniz için değil ALLAH için mücadele edin, zira cihat sadece cephede savaş değildir, yazarak, aydınlatarak, izah ederek millete anlatarak cihatta olur. Yola revan olmuşa, mesafe kat etmişe köstek olmak hainliktir, ya susacaksın yada taşın altına elini koyacaksın. Unutma bu can bu tene emanettir sahibi çağırdığı vakit gidecektir, ancak sahip olduğun uzuvların lehinde ve aleyhinde şahitlik edecektir, tabii ki birde dün omuz omuza mücadele edip şehadete kavuşanlar var, işte onlarda hesap soracak, kaçış yok.

 Fitne her yerde kol gezer yeter ki açık bulsun veya biz açık verelim, bin kere düşünüp, bir sefer karar verelim ve doğru istikamete yürüyelim zira bazen yürünen yol çıkmaz sokak olabilir. Seçimin ülkemize hayırlar getirmesini dilerim. Değerlendirme yaparken il genel meclis tablosuna bakmak gerek.

‘’ Sandıktan bize tek bir dahi çıkmasa. İslamdan, insaniyetçilikten, Türkçülükten asla vaz geçmeyiz. Biz politikacı değil davanın takipçisiyiz’’ ( Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ)

Ramazan bayramınızı içten dileklerimle kutlar Türk ve İslam alemine hayırlar getirmesini dilerim.

                                ALLAH’A EMANET OLUNUZ

                                                                                               Namık GEDİK