Herkes konuşur, herkes hüküm verir, herkes din tellallığı yapar. Kur’an der, sünnet der; ama söz konusu ŞERİAT olunca yüzler solar, sesler kısılır. Çünkü mesele din değil; alışkanlıkların, menfaatin ve konforun korunmasıdır.
Müslümanım der, Kur’an okur; fakat Kur’an’ı anlamaktan kaçar. Türkçe mealini okumaz, çünkü bilir: Hakikatle yüzleşirse, asırlardır kutsallaştırdığı töre Müslümanlığı yerle bir olacaktır. Allah’ın indirdiği din ile toplumun ürettiği din arasındaki uçurum açığa çıkacaktır.
Allah Allah, Allahu Ekber diye bağırır; ama Allah’ın hükmünden korkar.
“Lâ ilâhe illallah” der; fakat bu kelimenin siyasî, ahlâkî ve hukuki sonuçlarını reddeder. O kelime yalnızca dilde kalsın ister; hayata hükmetmesin, düzen bozmasın ister.
İslam sancağında “Lâ ilâhe illallah” yazısını görmeye tahammül edemez. Çünkü o sancak, laik düzenin gölgesinde edinilmiş sahte güveni sarsar. O sancak, menfaatini tehdit eder.
Zira bilir ki İslam, yalnızca cami köşelerine hapsedilecek bir ritüeller bütünü değil; hayata hükmeden bir sistemdir.
Kur’an çok açık konuşur:
“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide, 44)
Ama bu ayet okunur; üzerinde düşünülmez. Çünkü düşünülürse bedel vardır. Bedel ise töreye, sisteme, statükoya ters düşmektir.
Gazâlî’nin dediği gibi:
“Din, hevâya tâbi olursa hakikat olmaktan çıkar.”
Bugünün Müslümanı tam da bunu yapar: Hevasına uygun olanı din sayar, zor geleni ya inkâr eder ya da laikliğe sığınarak susturur.
Mehmet Âkif’in çığlığı hâlâ kulaklarda olmalıydı:
“İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.”
Ama Kur’an, hayata indiğinde rahatsız eder. O yüzden tercih edilir olan; Kur’an’ı okuyup etkisiz hâle getirmek, şeriatı ise korku nesnesi gibi sunmaktır.
İbn Teymiyye’nin sözü bugün daha da berraktır:
“Allah’ın şeriatından kaçan, mutlaka başka birinin hükmüne sığınır.”
Hasılı:
Bu topraklarda insanlar dinden değil, dinin ciddiyetinden korkuyor.
İmandan değil, imanın bedelinden ürküyor.
Müslüman görünmek kolaydır; zor olan Müslüman kalabilmektir.
( pist nerdesiniz nurcular, ha siz sessizce kimseye karışmadan Risale- i Nur okuyorsunuz ….
Ya siz tarikatçılar , he siz milletin eline ip verip Tevbe istiğfar getirtiyorsunuz…
Ya siz Siyasal İslamcılar , he siz Ergenokoncu , milliyetçi kardeşlerinizle Perinçek abinin arkasında kaza namazı kılıyorsunuz…
Ya siz camii cemaati…he siz daha 3. zamussureyi ezberlemekle meşgulsunuz. valla iyi olur en az 4 zamus süre şart, temcit pilavı gibi her rekatta devamlı ezberledigin yarım yamalak iki sureyi okumak müslümanim diyene ayıp valla….)



Sıradan, Basit, Aşağılık
Sorumluluk!
Zenginlik mi?
Başarılı Olmanın Altın Kuralları
Çifte Standart
