‘’Mürşid-i kamil, 18000 alemi, 18000 gözle seyreder. Her bir aleme dahil olup, o alemi oraya has bir gözle seyreder’’ ( M.Arabi )

 Bilge insan kolay yetişmez, çünkü çeşitli eğitimlerden ve tecrübelerden sonra bu vasfı kazanır, her kişi ulaşacak veya bu sıfata haiz olacak diye bir kavram yok. Çile hanede durduktan sonra ancak laik olunur. Pişmemiş aş yenmez, önce ocakta harlanacak. Bu aynı zamanda kapasite meselesi. Aklın ve düşüncenin harman olması liyakatin doğması ile mümkün olur. Bir mürşidin çok müridi vardır, ancak içlerinden birisi hikmet sahibi olur.

 Büyük bir değerimizi kaybettik. Hareketimiz içerisinde çeşitli teşkilatlarda görev almış,  araştırmacı ve yazar Erdoğan Aslı yüce.  Yesevi vakfının kurucusu ve başkanı. 15 günde bir kahvaltılı sohbetler olur konuşmacılar gündeme ilişkin görüşler ve bilgiler aktarır. Teşkilatta olduğum müddetçe kendilerinin engin bilgilerinden, tecrübelerinden bizler ve üyelerimiz ziyadesi ile istifade etmişlerdir. İşçi, işveren, çalışma hayatı ve haklarımız konularında bilmediklerimizi bizlere anlatır, bilgi sahibi olurduk. Yönetim olarak gündemdeki konulara ilişkin bir toplantı yaptık,  üyelerimizin bilgilendirilmesine karar verildi, bu konu ile alakalı kimi konuşmacı olarak davet edelim, deyince kimseden çıt çıkmadı söz alarak rahmetliyi önerdim, başkan peki gelir mi?

Elbette hukukumuz ayrı, kırmaz, Sultan Ahmet’te ki küçük Ayasofya Camii içerisinde vakıf merkezine gittim, hoş sohbet sonra meseleyi açtım, Gedik seni severim kırmam gelirim, başkana haber verdik gün ayarlandı salon tıklım, tıklım doldu konferans bittikten sonra karşılıklı soru cevaplarla arkadaşlarımız aydınlandı. Yıllar sonra başkan görevi bırakınca ikinci başkan yerine geçti ancak anlaşamadığımız için ayrıldım, belli bir zaman sonra kokusu çıktı ve azledildi, yerine getirilen arkadaş 80 öncesi ocağın kitapçı dükkanını çalıştırırdı, rahmetliyi ziyaret eder kitap alırdım, Hocayı ziyarete gider, derneğe atandığını ancak iyi, tecrübeli birisi gerek acaba o yapar mı deyince hoca ‘’ senin yükünü alır, iyi bir teşkilatçı, yerinde ve zamanında karar alır uygular’’ Genel başkanı bilgilendirir onay alınca aradılar, davet edildim bir akşam sohbet ettik geçmişi yad ettik, teklifte bulundu kabul ettim başkan vekili olarak kongre sürecine kadar yürüttük, kongre zamanı gelince divan başkanlığına rahmetliyi teklif ettik kabul gördü.

Gerek bilgisi, gerekse hitabı topluma kendini dinletebiliyordu, dinleyenler zevk alıyorlardı. Zaman zaman çalıştığımız kurumdaki arkadaşları toplar akil insanları davet eder bilgilendirme ve eğitim verilirdi, arkadaşlar Erdoğan Aslı yüceyi isterler, oda sağolsun hiç kırmaz gelirdi.

Seçim zamanı aday oldu 5. Sırada olduğu için kıl payı kaçırmıştı, ancak o çalışma rahmetli Mehmet Gül’ün arkadaşlarının seçilmesine yardımcı oldu. Köy, Köy, ilçe, ilçe çalıştı her yeri karış karış taradı, ayak basmadığı yer kalmadı. O dönem İstanbul tarihinin en fazla vekilini verdi. Uzakta olduğum vakit telefonla, orada olduğum müddetçe toplantılarına katılır feyz alırdık. Hareketimizin içerisinde isyanlar çıktı, ayrılanlar oldu o ne mümkün sanki çivi çakılmış gibi hiç bir yere yönünü döndürmedi, yeri gelince bizlere de nasihat etmeden geri durmazdı.

Bir toplumun önderleri, kılavuzları nedenli tecrübeli ve bilge olursa o toplumda aykırılık ve ihanet asla söz konusu olmaz. Makam işgal edip hareketi basamak olarak kullanan birçok çakal var postu kurt, içi çakal, her ne kadar kendilerini gizleselerde zaman içerisinde cereyan eden hadiselerde takındıkları tavırlar kendilerini ele vermekteler, işte o zaman hareketten dışlanırlar fakat ne gariptir gittikleri yerlerde devamlı surette ülkücü etiketini kullanmaktan asla geri durmazlar, birde yafta vururlar ‘’eski’’ geçmişine bakıldığı vakit hiç bir kademede ne dün, nede yarın isimleri zikredilmiyor, unutulup tarihin çöplüğünde yerini buluyor.

Gerçek dava adamları sadakatleri ile makam, mevki gözetmeksizin daima teşkilatın ve liderin emrinde hareket etmişlerdir. Tarihin derinliklerinden gelen millet olma şuuru ve töresi bunu gerektirmektedir. Bir takım küçük beyinler bunu algılamakta zorluk, siyaseti okumakta güçlük çekmekteler, oysa rahmetli Başbuğ’u anlayabilseler sanırım ne yapılmak istendiğini açık ve net aleni olacak lakin gözler kör, kulaklar sağır olunca çevrelerinde kendilerinden başka kimseleri görmezler. Bilmiyorsak tecrübeli böyle akil insanlara sorarak doğruyu bulabilirler. Çok uzaklara gitmeye gerek yok yakınımızdakilerin engin bilgilerinden ve tecrübelerinden istifade etmemiz kafidir, işte o vakit ne pusulamız şaşar, nede aklımız karışır.

 Bu hareket içimizden çok akıl insan çıkartmış, önemli makamlarda hizmetlerini sürdürmüşlerdir, eğri olanlar asla kabullenmez mutlaka bir kulp takarlar, söylene, söylene kendi yalanlarına bir müddet sonra inanmaya başlarlar. Tecrübesiz, araştırmayan, kulaktan duyma algılarla inanmaya gayret ederler.

‘’ Bir bahçeye giremezsen, durupta seyran eyleme..Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme’’ (Mevlana)

Kurban bayramınızı kutlar size ailemize Türk İslam dünyasına hayırlar getirmesini ALLAH’TAN NİYAZ EDERİM.

                                  ALLAH’A EMANET OLUN.

                                                                                              Namık GEDİK