‘’ Ey gönül!

Dikkat et ahir zaman bu, nefse uyup da surete aldanma! İblisin bile maşALLAH dediği kullar var. Seveceksen sev, vefa nedir, takva nedir bileni! İçinde cennet saklayan virane kullar var’’ ( Hz. Mevlana.)

 Gerçek yüzünü saklayan, asıl niyetin afişe olmasını engelleyen, ihtirasın ve nefsi arzuların gizli bir şekilde yürütülmesi için kamuflaj. İnsanı mecrasından çıkartan ihtirasların iktidar olması hasebiyle türlü oyunların aşikar olmaması gayesi ile makyajlanmış görünüş.

 İnsanoğlu gerçekte çok duygulu ama zaman, zaman tehlikeli varlık olabiliyor, ancak çok iyi bir analizle, yaptığı hareketler, söylemler ve duruş mutlaka karşıdakine bir mesaj veriyor, dikkatli bir incelemede asıl yüz ve maksat ortaya çıkıyor.

Yeryüzünün yerleşim haline gelmesi ile birlikte nefsi arzuların, isteklerin ve bencillikler zuhur etmiştir, bunun neticesinde insan özünden ve asıl gayeden uzaklaşmış hedefe varmak için her argumanı kullanmaya çalışmış ve kısmi olarakta olsa başarmış. Genelde batı insanı bize uzak kendilerine yakın figürleri kültürlerine katarak yansıtmışlar, nihayetinde insan vasfının dışında bir canavara dönüşmüştür, bu tarihin derinliklerinde bugün ki yüz yılda bariz, çıplak gözle görebilmekteyiz.

Atalarımız hiç bir vakit yüzlerine kendi benlikleri dışında maske takmamıştır, ikiyüzlü olmamışlardır. Savaş meydanlarında dahi düşmanına önce barış teklifinde bulunmuş ama onlar korkaklıkla yorumlamışlar ve nihayetinde meydandan mağlup olarak ayrılmıştır.

Ülkemiz siyasetinde maalesef maskeli balo oynanmakta ve kendileri dışında herkes o maskenin altındaki ihaneti görmekte, hani büyükler küçüklere nasihatte bulunurlar ki ileride yanlış yapmasın dürüst ve adaletli davransın, emanete ihanet etmesin, ne gariptir insanoğlunun yeryüzünde çoğalması ile iki kısım topluluk hasıl olmuştur, müşvik, merhametli, vakur, liyaketli, ikincisi ise içlerinde devamlı surette şeytani düşünceler barındıran, kendini gizleyen doğrunun, hakkın karşısında batılı savunan ve o yolda yürüyen kitleler.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bugüne kadar maalesef bunları yaşadı ve yaşamaya devam ediyor, dün nasıl içlerindeki fikirleri aşikar edip son parağrafını Atatürk’ün sözleri ile kapatmaları, sanki o doğrultuda icraat yapacakları fikrini vermeye gayret ederler, ancak bu o fikir ve söylemleri bilenler tarafından hiç bir vakit ilgi görmez.

Malum geçen günlerde CHP’ nin kurultayı düzenlendi iki aday yarıştı ancak uygulama ile fikirler bir biriyle bağdaşmadı. Her iki adayda Fetö’cü ABD uşaklarına selam gönderdi, peki Atatürk olsaydı vatan hainlerine selam yollarmıydı?

Asla Kızılay Meydanı’nda sallandırırdı. ‘’ Selam olsun Osman Kavala’ya, Selahattin Demirtaş’a’’ adalet hükmünü vermiş cezalar onanmış, sizler ya bu ülkenin mahkemelerini tanımıyorsunuz, yada düzensizliği hainliği kendinize düstur edinmişsiniz, yani gayri milli sıfatına haiz olmuşsunuz. Bu selamlarla kime veya hangi emperyalistlere mesaj vermektesiniz?

Yıllarca hürriyet, özgürlük nutukları ile sosyalist ve bölücü söylemler ve eylemlerle bugüne gelindi, her yapılan icraatın altına Atatürk’ten bir söz ilave edilerek asıl maksatlar kamufle edilmeye çalışılıyor, milleti aldatıyorlar. Bir yanda milliyetçilik öbür yanında bölücülük bunlar bir birlerine zıt kavramlar asla bağdaşmaz çünkü bir birlerinin karakterlerine taban, tavana zıt. Konuşmanın üst kısmı başlangıç ve otası bölücülükle alakalı, son parağrafı milli ve yerlicilikle, bu milleti aptal yerine koymak, kendilerini toplumun üzerinde görmek değilmidir?

Nerede bir sorunlu vukuat var ise bunlar orada savunucu sıfatına bürünüyorlar, sahi milleti ve devleti savunma vazifeleri yok mu? O kürsüden yemin edip vazifeye başlamıyorlar mı?

Malum her mesleğin bir yemini var, edildikten sonra yapılan yanlış dolayısı ile meslekten men edilmektedir, yeni anayasada mutlaka bölücülük söylemi ve eylemi dahil, değerlere hakaret edenlerde olmak kaydı ile asla vekil, bürokrat ve devletin imkanlarından yararlanamayacağı bir madde konulmalıdır ki meydanı boş sanmasınlar. Adalet kurumunda oturanların verecekleri kararlar milletin ve devletin beka mücadelesinde yardımcı olmalıdır. Yıkıcı bölücü söylem ve eylem gerçekleştirenlerin cezası net olarak belirtilmeli ki yargı hüküm verirken terettürde kalmasın veya bunlar şımartmasın.

Malum bulunduğumuz coğrafya artık hata götürecek ve telafi olacak bir zaman diliminde değil, zira çevremiz kadran kazanı gibi kaynamakta, bugün tedbir almazsak bunun sonunda kayıplarımızın olmaması mümkün değil. Çağın gerektirdiği şekilde tüm kurumlarımızı güncelleyerek eksiklerin tespit edilip tamamlanması gelecek nesillerin hür ve müstakil yaşamalarının garantisi olur. Dün yapılanları ve yaptırtanları asla unutmayacağız, onları taltiflendirirsek veya övgüler yağdırırsak bu milletin geçmişine küfür etmiş oluruz. Milletin huzuruna çıkarken asla figüran veya maske kullanmamalıyız, milli ve yerli hareketler sergileyerek ötelere daha ötelere devleti götürmeliyiz. Üç beş oy alacağım diye şaklabanlık yapmanın alemi yok aksi takdirde yüz yıllarca muhalefette beklersin.

 Toplumu idare edecek olan kimselerde samimiyet ve liyakat en önde olmalı, ahlaklı, faziletli, özü, sözü bir, yıkıcı, nifakçı değil birleştirici olmalı ki insanlar yaşantılarında zamanın her saniyesinde güvenle yarınlara baksın,  işlerini sağlıklı ve düzgün yapabilsin. Malum yüzü gözü boyalı olanların terlediklerinde veya yağmur yağdığında hepsi akar gider saklanan asıl yüz oraya çıkar. Gece karanlığın kapattığı pislikler tan ağırıp güneşin ufuktan gözükmesi ile aşikar olur.

‘’ Öyle insanlar var ki; kalbi düşman, kendi dost gözükür. Öyle yaklaşır ki; dışı hoş, özü boştur’’

                                  ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                               Namık GEDİK