‘’ Hiç çoban koyun güdermi dağda. Olmasa gözleri süt, yoğurt, yağda’’ ( Aşık Seyrani)

 Tarih sahnesinde ilk olarak haçlı orduları içerisinde seferlere katılan paralı askerler genelde Hristiyanlardan oluşuyordu ve komuta kademesi kendilerinden seçiliyordu. Bugün hali hazırda bu tip sistemi kullananlar mevcut, geçmişten ders almayan ülkeler bu hataya düşmekten kendilerini kurtaramıyor. Tek gayeleri para kazanmak olan bu kimselerle hangi savaşı kazanacaksın.

 Emperyalistler hiç bir zaman açtığı savaşlarda cepheye kendi askerlerini göndermez, devamlı surette gizli veya açık paramiliterleri sürmek suretiyle asli unsurlarını ateşe atmaz. Tarihin seyri içerisinde en büyük savaş malum Çanakkale’dir. Buradaki savaşa birçok ülkeden türlü vaatlerle insanları getirerek savaştırmışlar, yerli ve milli askerlerini geri planda tutmuşlardır, Anzaklar, Hintli Müslümanlar bunlara örnektir. Dünyanın bir ucundan diğerine neyin kavgası, anlayışı ile gelip savaştılar? Bu tip askerlik milli değil gayri millidir, vatan menfaat üzere ne korunur, nede sınırda güvenlik temin edilir, parayı almadığı vakit isyan çıkartır veya teşvik eder, güvenlik zaafiyeti oluşur.

 Adı üzerinde emperyalist yani sömürücü bunun başka izahı yok, kendisinin olmayanı elde etmek ama bu mücadelede başarı sağlamak ve zaferle büyük kazançlar sağlamak için eski tabirle köleler bugün ki adıyla paralı militanlar diye biliriz. Yakın tarihimize bir göz atalım ve yaşanan olaylardan ders çıkartıp bugünün muhasebesini o doğrultuda yapıp tedbirlerimizi alalım. Bir silahlı örgütün oluşumu basit üç beş kişinin bir araya gelmesi ile vücut bulmuyor onun alt yarısı, istihbaratı, lojistiği, istihdamı, maddiyatı, eleman, silahların temini öyle birden olacak, teşekkül edecek bir yapılanma değildir. Arkalarında süper güçler ve istihbarat örgütleri yer almak mecburiyetinde, zira devletlere karşı koymaları mümkün değil, sırtı sıvazlanacak,  pek, karnı tok ve rahat olacak ki gerektiği yerde canlı bomba olsun. Bu konuda en tecrübeli Türkiye yıllardır mücadele edilmekte ve nihayet inlerinden başlarını çıkartamıyorlar, tabiiki içimizdeki hainlerin bulundukları konumda vazifelerini gereğince ifa etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Neden bu örgütler sahaya sürülür?

Çok basit bir cevabı var ateşi maşa varken eliyle niye tutsun. Soğuk savaş yıllarında iki kutuplu dünya vardı 1917 Bolşevik ihtilali ile dünyaya fikirlerini empoze etmek ve taraftar toplamak için propagandalar yapıldı nihayetinde başarılı oldular dünya çapında bir çok ülke sınırları içerisinde örgütlenmeler hasıl oldu önce kırsalda, varoşlarda ve şehirlerin merkezlerinde eylemler yapılmaya terör estirilmeye başlandı, adına her ne kadar hürriyet, özgürlük deseler de aslında bugün ki Wağner’in bir benzeri idi bu harekete Çin’de katılmış taraftarları çeşitli silahlı eylemler yapmıştır, nihayetinde başarılı olunursa Sovyetler veya Çin davet edilerek işgal kolaylaştırılmış oluyor.

Libya iç karışıklığında veya Afrika ülkelerinde çeşitli Avrupa sömürgenleri bu tip militanları faaliyet göstermektedir ancak bir farkla, batı hadiselerde sorumluluk almamak için bizim onlarla bir bağımız yok diyor, işin içinden sıyrılıyor. Sömürü düzeninde emperyalistler satın aldıkları militanlarla iç karışıklıklar çıkartmak suretiyle önce hırpalıyor sonra sanki seviyormuş gibi yapıp emek harcamadan işgal ediyor.

Genelde bu tip hareketler doğal kaynakları zengin olan topraklar cereyan ettirilmektedir. Asala, PKK, 17 kasın devrim örgütü, Kızıl Tugaylar, Baader Meinhof vs bunların tümü bir vatan mücadelesi değil sadece ve sadece merkezlerinden aldıkları talimatı uygulayıp devleti ele geçirip sol bloka bağlamak, bunun içinde her tülü yolu mübah görmekteler. Bir gün bu besledikleri örgütlerin namluları kendilerine çevireceklerinin hesabını yapmadılar, bu tip örgütler zaman içerisinde güç devşirdikçe bulundukları ülke rejimlerini ele geçirip beslediklerine dikleşe bilmekteler, tehlikeli ve sonu hüsranla biten zamana yolculuk.

Kötü niyetin mutlaka yansıması olacak işte oradan çıkan kıvılcım müsebbibi yakacaktır. Kendi askerlerini ateşe atmayan fakat sömürmek içinde icraatın yapılması hususunda dolambaçlı yollara müracaat ederek faaliyetlerine devam etmekteler. Bu tip hareketlerin planlaması yıllar öncesine dayanmaktadır, bu doğrultuda ülkelerin işgali için plan, propaganda çeşitli alanlarda sonsuz destek verilmekte, zaafiyat olunca sahip çıkmayıp başka kimselerin üzerine atmak suretiyle başarısız eylemle dahi karşı tarafı suçlamaktan geri durmuyorlar. Asıl sorumlu bu sayede unutulup gidiyor. Bayatlamış olan ihanet hareketi dün okunamıyordu ama şimdi gayet net anlaşılmakta ve o doğrultuda gereken yapılmaktadır.

İlmin ve teknolojinin gelişimi istihbarat ağlarının yenilenmesi beraberinde defolu hadiselerin basit çözümüne ve sahiplerine götürmektedir, artık gizli bir şekilde yapılan faaliyetler gün yüzüne, hadisenin başlangıcından itibaren kendini ele vermektedir. Ülkemizin yıllarca mücadele ettiği terör hadisesi aslında bir teröristle değil sahibinin komutları ile hareket eden bir yapı, yakalanan techizatların menşei bunu ispat etmekte, asala olayında batının takındığı tavır, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ve Kıbrıs hadisesinde dönen dolaplar belli bir merkezden yayılmaktadır. Bugün Afrika’da sömürüye başkaldırı başlamış oradaki paramiliter güçler kaybetmekte.

Geçmiş yıllarda başarı elde eden emperyalizm artık kan kaybetmekte 15 Temmuz kalkışması bunun delilidir.

Önce yerleşecek, gelişecek, köşe başları tutulacak hareketin olması için gerekli şartlar yerine getirilince ağ babaları düğmeye basacak gayri milli unsurlar kalkışmayla vazifelerini yerine getirecek ve babaları hiç zahmet çekmeden gelip oturacak lakin kazın ayağı öyle değil vatanına sahip çıkan, incinmesine asla müsaade etmeyen birileri var işte en umulmadık yerde birden sahaya çıkıp tüm oyunları bozar sora çakallar çil yavrusu gibi dağılır kaçacak delik ararlar, giderler sahiplerinin kucağına otururlar. Gayri milli olan bu kimselerin vatan sevgisi, millet olma düşünceleri olmaz zira akıllarını ve bedenlerini satanların asla vatanı olmaz, çünkü para biter bitmez isyan başlar. Cevizin içerisine giren giren kurt yazı, kışı burada geçiririm der, nasıl olsa vakti gelince çıkarım, fakat yedikçe şişer girdiği deliğe sığmaz olur ceviz biter tamahkarlığı yüzünden ölür gider, manevi ve milli olmayanların gelecek düşünceleri olmaz günü kurtarıp yaşamaya çalışır bilmez ki birgün tepe taklak olabilirim tedbiri asla olmaz mefta olurlar.

 Milli düşünmeyen, sırf kendi egolarını tatmin etmek için kılıktan kılığa girenler bir gün üzerlerine giyecek elbise, hür yaşayacakları bir vatanları olmaz. Ülkümüz devlet ve millet, gayemiz ALLAH rızasını kazanmak İlay-ı Kelimetullah.

                            ‘’Önce insan sonra ülkücüyüz’’ (DR. D. Bahçeli)

                                        ALLAH’A EMANET OLUN

                                                                                              Namık GEDİK