‘’ Asla geçmişte yaşama, daima geçmişden ders al’’ (Mevlana)
İnsan yaşadığı her anın muhasebesini yapmak zorundadır, yoksa gelecekte aynı hatalar tekerrür edecek, hayat zor bir çerçevenin içerisinde devam eder. Günün sonunda değerlendirme yaparak artıları ve eksileri hesaplayıp öteki güne hatasız başlamak sıkıntıların hafiflemesine, gidişatın düzgün olmasını sağlayacak. Tam bir muhasebe yaparsak gelecek elbette güzel olur.
Ülkemiz deprem bölgesi, her daim buna hazırlıklı olmak zorundayız. Gelecek nesillere bunu izah edip tedbir almak ve o doğrularda planlar, eğitimler ve programlar yapmak mecburiyeti elzemdir. Afat, deprem ve bunlar gibi elimizde olmayan olaylar bizleri kenetlemekte. Sıkıntıları aşmada kolaylıklar sağlamakta, bu meyanda devletin işleyişi, yürütmenin sağlam duruşu, yasamanın kararlılığı güven verirken insanların karamsarlığını atmasına yardımcı oluyor. Olayın akabinde afet bölgesinde resmi tüm unsurların varlığı bölgedeki insanların yaşam kalitesini artırdığı gibi geleceğe umutla bakmayı temin etmekte. Vatan sevgisinin ne patates, nede soğanla veya parayla kıyaslamak sadece ve sadece imanın zayıflığıdır, zira madde bulunur ama onu harcayacak yer ve zaman olmazsa hiç bir önemi kalmaz. Deprem bölgesinde bir kaç olay dikkatimi çekti çok manalı ve hisli etkilenmemek mümkün değil, siz okurlarımla paylaşmak istedim.
Sarsıntının oluşumu ile malum 11 ilimiz etkilendi yıkımlar oldu birçok bina, iş yeri, bankalar, bankamatikler işlevlerini yitirdi. Şehir dışından yardımlar yağdı, mağdur olan vatandaşlarımızın acıları paylaşıldı, ihtiyaçları bir nebzede olsa giderildi. Elbette kaybedilen canlar geri gelmez ama kalanlar için hayat devam ediyor.
İhtiyaç sırasına girmiş bir bayan;
‘’Kolunda bilezikleri ile iaşe almaya gelir ve şu beyanda bulunur,
Kolumda bileziklerim var evet ama bir işe yaramıyor, bozdurtmak istedim, bozacak kuyumcu yok. 6 katlı apartmanı, zincir restorantları olan bir depremzede elinde bir adet tavayı göstererek işte elimde tek bu kaldı, hiç bir malım kalmadı, ancak ailem, çocuklarım şükür yanımda.
Bir başkası; cebimde ihtiyaçlarımı karşılayacak hatırı sayılır param var, fakat alış veriş yapacak esnaf yok, velhasıl cebimdeki paranın hiç bir önemi yok’’ ama devletin varlığı dosta güven, düşmana korku salıyor, tertip düzen insanlara güven, hayata bakış açısını değiştiriyor, geleceğe emin adımlarla koşuyor, bana sahip çıkan bir devletim var hissiyatı hayata bağlıyor.
Şöyle bir beyin jimnastiği yapalım, bu bölge özerk olsa, (yani içte bağımsız, dışta bağımlı) getirilerini ve götürülerini hesap edelim, merkezi yönetim meydana gelen hadisede vatandaşın ihtiyaçlarını giderin, gerekli yardımları yapın derse o vakit ne yapacaklar, öyle ya sen bu şekilde istek ve talepte bulunursan sebep ve sonuçlara katlanmak zorundasın. Devlet olmak ve idare etmek akıl işidir, elbette her gün güllük gülistanlık olmayacak, zor bir iş, dışarıdan gelecek tehlikelere ve içerideki olumsuzluklara karşı tedbir almak, olumsuzlukların olumlu hale getirilmesi için hazırlık yapılmalı, acil olarak devreye sokulması boyun borcudur. İdare etme yükümlülüğünü üzerlerine alanlar söylemlerle değil eylemlerle, icraatla kendilerini göstermeli, üstesinden gelemeyecekleri makamları işgal etmeyecekler, zira devlet idaresi zafiyet götürmez. Yürütme yasalar çerçevesinde afet olmazsa dahi olacakmış gibi tedbirleri almak ve uygulamak zorunda, donanımı olmayan kişiler makamları istila ederse büyük kaos yaşanır, vatandaşı çaresiz bir başına bırakırsın. Boş söylemler icraata dökülmediği müddetçe vaatten öte gitmez, oda büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Toplumun yarınlara bakan ümitleri sadece düşüncede kalır. Güçlü bir devlet sorunları büyümeden bertaraf eden idare, nesillerin geleceğe bakış açısını değiştirir, kendilerine başka ülkelerde yer aramazlar. Siyasi yelpazede olanlar önce devletin güvenliğini, sonra gelebilecek tüm tehlikeleri okuyup geniş mecraya yayılmadan tedbirini almalı. İktidar olayımda ne olursa olsun yeter ki desteklesinler sonra icabına bakarız der herkese gülücükler atar makam dağıtırsak, sonra toparlamakta güçlük çekeriz. Adamın haylaz, ipe sapa gelmez bir oğlu varmış baba;
Her iki lafta sen adam olamazsın dermiş.
Oğlu evden ayrılır gurbette okur vali olur, memleketine atanır, etrafında hazır olda bekleyen görevlilere filan adrese gidin orada yaşlı bir adam var onu alın gelin, ihtiyara vali bey seni huzura istiyor derler apar topar götürürler, karşısında oğlunu görünce şaşırır, vali koltukta şöyle bir döner ‘’ adam olmuşum mu baba’’ oğul ben sana makam sahibi olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim, sen adam olsaydın buraya atanır atanmaz önce bizi ziyaret eder hayır duamızı alırdın, makamı terk eder.
Mesele makam, mevki kapmak değil o makamın hakkını verebilmek önemlisi. İş yerinde bizden yaşça büyük ağabeylerimiz vardı emeklilikleri gelince veda için dolaşırlardı şu söylediklerini hiç unutmam, ‘’ analarınızla değil, anılarınızla hatırlanın’’ aslında derin mana taşıyan bir söz tabii ki anlayana, ne hikmettir her toplumun içinde olduğu gibi bizlerinde içinde bu tipler maalesef oluyor. Yapılacak iş onlara fırsat vermemek makam ve mevkilere getirmemek milletin ve devletin geleceği için elzemdir.
Yaşanan hadiseler bazen elimizde olmayan, tabiatın olağan akışı içerisinde cereyan eden olaylar, yeryüzünün yaratılışından itibaren bu hareketlenmeler devam etmektedir, önlenmesi mümkün değil ancak zararların alınan tedbirlerle minimize edilmesi sağlanabilmektedir. Mesele planlı, programlı ve kararlı olmadan geçiyor. Eleştirmek açık aramak basit bir durum, çare olmak, yaraları sarmak yetenek işi.
Devlet aklı diyoruz ya işte vatandaşına kol kanat gererek ihtiyaçları ivedilikle gidermek, sağlıkta, maddiyatta, yerleşimde velhasıl oluşan her olumsuzlukta umut olması halkın yaşama tutunma, güven duygusunu artırıp geleceğe emin adımlarla ilerlemesi temin edilir. Bilgi, beceri ve akıl sorunların çözümünde kolaylık sağlar, kısa sürede sıkıntılar atlatılır.
‘’ Güzeli güzel yapan ‘ edep’tir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir’’
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK